Paylaş
Geçen gece tamamen tesadüf eseri bir film izledim. Adı “Peace After Marriage”. Yani, “Evlilikten Sonra Huzur”.
G-Mall’da eşe dosta yapılan küçük bir gösterimdi bu.
Ben oradaki kimsenin eşi dostu değildim, bir arkadaşım elimden tutup götürdü.
Arkadaşım giderken “İsrailli bir kadın ve Filistinli bir erkeğin aşkını anlatıyor” deyince içimden “Yandık” diye düşündüm.
Hiç ağır mevzularla meşgul olacak bir gecemde değildim.
Gelin görün ki... Jenerik dönerken yüzüme yapışan gülümseme film boyunca ara ara kahkahaya dönüşmek dışında öyle kalakaldı.
Filmin yapımcısı 29 yaşındaki Ankaralı Faruk Özerten.
Özerten, Bilkent İletişim’den mezun olduktan sonra Fulbright bursuyla Los Angeles’taki American Film Institute’ta yapımcılık yüksek lisansı yapıyor. Burada Bandar Albuliwi ile arkadaş oluyor. Albuliwi’nin New York’ta yaşayan kardeşi Ghazi bu filmin senaryosunu yazıp Özerten’e yolluyor. Senaryoyu hemen filme çekmeye karar veriyorlar.
Bu arada filmin senaryosunu da dünyanın en önemli bağımsız film festivallerinden Tribeca’ya gönderiyorlar. Geçtiğimiz yıl nisan ayında Tribeca filme “Gelecek Vadeden Senaryo” ödülünü veriyor. Tribeca’dan 10 bin dolarlık küçük bir para ödülü de kazanıyorlar. Bu ödülü alınca dokuz ayrı yerden de ufak para destekleri geliyor. Filmin büyük finansörü ise Hikmet Çetin’in oğlu Arın Çetin.
İş oyuncu bulmaya gelince anne rolü için dünyaca ünlü Hiam Abbass’ı zorlamaya karar veriyorlar. Senaryoyu Abbass’ın menajerine gönderiyorlar.
Menajeri Abbass’a okuması için veriyor, Abbass bayılıyor ve araya hiç bürokrasi sokmadan telefonda gözü kapalı oyunculuk teklifini kabul ediyor.
Bu arada Abbass’ın son filmi “Miral”in önümüzdeki günlerde İstanbul Film Festivali’nde galası yapılacak.
Abbass’ın filmi hiç tereddütsüz kabul etmesinin nedeni o güne kadar ilk kez İsrail-Filistin içerikli bir komedi filmi senaryosuyla karşılaşması.
Film, New York soslu bir romantik komedi. Kültürel ve politik düşmanlıkların yarattığı imkansızlığın ortasındaki bir aşk hikayesi. Aynı sinema salonunda oturup izleyen İsrailliler ile Filistinliler’i aynı anda güldürecek cinste.
Konu kısaca şöyle... 30 yaşındaki Arafat, Brooklyn’de onu iflah olmaz şekilde bir Müslüman kızla evlendirmeye çalışan ailesiyle yaşıyor.
Birkaç başarısız denemeden sonra Arafat, seks bağımlılığından kurtulmak için Manhattan’da grup terapiye başlıyor.
Burada onu New York’taki flört hayatına sokan Kenny Davis ile tanışıyor ve olanlar oluyor.
Özerten, 31 Mart’ta Los Angeles’ta ABD’li dağıtımcılara bir gösterim yapacak ve 2011 sonbaharında film ABD’de gösterime girecek. Türk dağıtımcılar da ABD’de çok göz önüne çıkmadan ellerini çabuk tutup bu harika filmi Türk izleyicisiyle buluştursalar hiç fena olmaz. Türkler’in de klişelerle bezeli olmayan iyi bağımsız filmler yapabildiğini görürüz böylece.
Paylaş