Paylaş
Yeni müfredatta cinsel hastalıklarla ilgili başlık çıkarıldı.
“Cinsellikten bahsetmek ayıptır, günahtır” düşüncesi bu toplumda cinselliği baskılamaktan ve ensesti, cinsel istismarı, tacizi, tecavüzü patlatmaktan başka işe yaramıyor. Ne kadar baskılanırsa baskılansın, cinsellik biyolojik bir olgu. Ergenler ve gençler onları biraz bilgilendirmezseniz başlarına büyük belalar açabilir. Cinsellik diye bir şey yokmuş gibi davranmak onları korumaz, daha büyük tehlikelere atar. 11 Temmuz’da Mesude Erşan’ın Hürriyet’teki haberi bunun kanıtı.
CİNSEL EĞİTİM ALSAYDI HIV POZITIF OLMAYACAKTI
Erşan’a konuşan 1999 doğumlu lise öğrencisi K.A. HIV pozitif olduğunu öğreniyor. Kan tetkiklerini yapan doktor “AIDS’sin” dediğinde hastalığın ne olduğunu tam olarak bilmiyor.
“Keşke lisede cinsel eğitim alsaydım” diyor.
Beğenirsiniz beğenmezsiniz, bu ülkede aktif cinsel hayatı olan ergenler, gençler var. Bu yokmuş gibi davranmak çözüm değil.
K.A. anlatıyor işte, genç erkeklerin cinselliğe başlama yaşının 14-15 olduğunu söylüyor: “En büyük eksiklik okullarda cinsel eğitimin verilmemesi. Sadece biyoloji derslerinde üremenin nasıl olduğu anlatılıyor. Ama ötesi yok. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmanın öneminin farkında değiliz. Cinselliği konuşuyoruz ama korunmayı değil. 18 yaşın altında HIV pozitif olan iki kişi daha tanıyorum.”
Eğer K.A. okulda cinsel hastalıklardan nasıl korunacağını öğrenseydi, ölümle burun buruna gelmeyecekti. Kaldı ki mesele sadece çocuklar da değil. Bir yetişkin cinsel sağlığa dair eğitim hayatı süresince bilgilendirilmezse yetişkinliğinde de aynı risklerle karşı karşıya kalır. Çünkü okul dışında çocuklar bu konuda neredeyse hiç bilgilendirilmiyor ya da yanlış bilgilerle donanıyor.
Bulaşıcı Hastalıklar Daire Başkanlığı İstatiksel Verileri’ne göre 15-19 yaş arası çocuk ve gençlerdeki HIV pozitif sayısı yıldan yıla artıyor. 2011’de 15-19 yaş arasında 8, 20-24 yaş arasında 62 gençte HIV saptanırken, 2016’da aynı yaş gruplarında bu rakam 49 ve 276’ya çıkmış. Tanı almayanları da eklerseniz kim bilir ne çıkar.
Ortada böyle bir gerçek varken, çocuklara cinsel sağlığı öğretmemek büyük kabahattir. Müfredat bu açıdan çuvallamıştır.
EVRİMİ ANLATMADAN BİYOLOJİYİ ANLATAMAYIZ
Gelelim evrime...
Lise son sınıf biyoloji dersinin müfredatında yer alan ‘Hayatın Başlangıcı ve Evrim’ ünitesi müfredattan çıkarıldı.
Bakın, din illa ki bilim ile çelişmez. Laikliğin tarihi de bunun üzerine oturur. Ama bunu sağlamak için dinin dünya işlerinde tecrübe ve gözleme öncelik vermesi gerekir.
Bakın mesela, evrim teorisini bilmek neden gerekir?
Bilim Akademisi Başkanı Mehmet Ali Alpar şöyle açıklıyor:
“Evrim teorisini bilmeden modern biyolojiyi anlayamazsınız. Mikroplar mesela günde yüzbinlerce nesil değiştirebildikleri için orada evrim çok hızlı ve de tam Darwin’in işaret ettiği esas ilkelere göre gözümüzün önünde oluyor. Bu evrimi anlamak biyoteknolojiyi getiriyor.”
Biyoteknoloji demek ilaç sanayi, antibiyotikler, aşılar, zararlı genlerden kurtulmak, yapay organ ve doku üretmek demek.
Biyoteknolojinin temelinde evrim teorisi var. Çocuklara evrim teorisini öğretmeden buradan gelişen ilaçları, tıbbı nasıl anlatacağız? Esas çelişki din-bilim çelişkisi değil; esas çelişki bu.
Ancak gelişmek istemeyen bir toplum dünya işlerinde dini önüne engel olarak koyar.
Her türlü sağlıklı bilgi bakarak ve gözlemleyerek elde edilir. Eğitimin temeli de müfredat da aslında bu gerçek üzerine inşa edilmeli. Çocuklara kalıp bilgileri ezberleterek, ihtiyaçları olan bilgilerden onları mahrum bırakarak bu toplumu da ülkeyi de ileri götüremeyiz. Bu toplumun yapması gereken gözünü açıp dünyaya bakmak ve aklını kullanmak. Bu akıl bizde kullanalım diye var, başkalarının aklıyla davranalım diye değil.
Paylaş