Paylaş
Bizim 1990’da imzaladığımız bu sözleşme cinsiyet, din, sosyal köken ve ülke ayrımı olmadan bütün çocuk haklarını tanımlıyor. 18 yaşın altındakileri çocuk olarak nitelendiren bu sözleşmeye yön veren temel değer ‘ayrım gözetmeme’.
Buna imza atarak devletimiz, çocukları ayrımcılığa kurban etmeyeceğine, istismar ve ihmalden, ekonomik sömürüden koruyacağına, sağlık hizmetlerine erişimi sağlayacağına söz vermiş.
Ne var ki bu söz tutulmuyor.
Çocuk işçiler, çocuk gelinler, eğitim ve sağlık hakkından yoksunluk, şiddet ve istismar gırla.
Türkiye’de 23 milyon çocuk yaşıyor. Yani nüfusumuzun yüzde 30’u çocuk.
Bu sözleşmeyi çocuk haklarının ihlali çok daha yüksek olan ülkemizde Batı’ya göre çok daha fazla ciddiye almamız gerekirken, gelin bizdeki tabloya bakalım...
*
Çocuk işçiler...
1996-2006 yılları arasında istihdam edilen çocuk sayısında düşüş yaşansa da Türkiye’nin çocuk işçiliğiyle savaşı zayıfladı. Böyle olunca 2006-2012 yılları arasında çocuk işçi sayısı yeniden arttı, 893 bine ulaştı.
Ev işlerinde çalışan çocukların sayısı ise 1999’da 4 milyon 447 bin iken, 2012’de 7 milyon 503 bine yükseldi.
İstihdama katılan ve ev içinde çalışan çocukların sayısı toplamda 8 milyon 397 bini buldu.
Yetmez... Çalışan çocukların büyük bölümü çocuk işçiliğinin en kötü biçimi sayılan tarım sektöründe. Mevsimlik işçilik yapıyor, sağlıksız koşullarda yaşıyor, okula devam edemiyorlar.
Tarım sektöründe çalışan çocuk işçilerin sayısı 2006-2012 yılları arasında yüzde 8 arttı. Bu sektörde çocuklar 6 yaşından itibaren çalışıyor.
2013’te 59 çocuk işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Buna ek olarak bir de yaşı tespit edilemeyen çocuklar var.
4+4+4 eğitim sistemi yaraya tuz bastı. Çocuk işçiliğinin yaygınlaşma yaşını 13’e çekti.
*
Çocuk sağlığı...
Ölüm ve hastalık istatistiklerine bakarsanız, toplumda en hassas grubu çocukların oluşturduğunu görürsünüz. Hastanelere başvuran hastaların çoğu çocuk.
Anneleri çocuk sağlığı konusunda yeterli düzeyde eğitmediğimiz, aşı konusuna asılmadığımız, yoksul çocukların beslenmesiyle ilgilenmediğimiz ortada. Çocuk ölümlerinin 5 yaşından küçüklerde yüzde 70 olması, bu çocukların en ufak enfeksiyonlara bile dayanıksız olmasından kaynaklanıyor.
*
Çocuk gelinler...
Aslında bu ifadeyi kullanmak yerine ‘cebren ırzına geçirilen kızlar’ dememiz gerek.
Aileleri yoksulluktan onları evlendiriyor, bu çocuklar da gittikleri evlerde çocuk işçi olarak çalıştırılıyor. Buradaki dinsel faktör çok önemli. Zira İslami kesime göre bir kız çocuğunun âdet görmesi olgunlaştığı anlamına geliyor. Bu da evlilik yaşını 12-13’e çekiyor. Dev bütçeli Diyanet İşleri Başkanlığı’nın önceliği olması gereken bir konu.
*
Devletimizin bu temel hak ihlalleri karşısında seferber olması beklenirken...
O ne yapıyor?
10 yaşında kız çocuklarına okulda başörtüsünü serbest bırakıyor.
Başörtülü kadınların üniversitelere girememesine, çalışamamasına itiraz ederken o itirazın, o isyanın bir temeli vardı.
Çocuklara başörtüsünün hiçbir temeli yok.
Bizimkisi, iktidara gelenlerin istedikleri şekli vermeye çalıştığı oyun hamuru gibi bir toplum mu?
Paylaş