Paylaş
OHAL’in ardından yayınlanan kararnameyle pek çok televizyon kanalı ve radyonun yanında bir çizgi film kanalı da kapatıldı: Zarok TV.
Bu kanal çocukların animasyonlarla beynini yıkayıp milli güvenliğe tehdit oluşturmuyordu, bölücü bir faaliyette bulunmuyordu, FETÖ’ye yardım etmiyordu. Kanalın kendi çizgi filmlerini yapacak bütçesi bile yoktu. Zarok TV’de Şirinler, Sünger Bob, Arı Maya gibi çizgi filmlerin Kürtçe dublajları yayınlanıyordu.
Kürt çocukları, akranlarının izlediği çizgi filmleri bu kanal sayesinde Kürtçenin Kurmanci, Zazaca veya Sorani lehçelerinden birini seçerek kendi dillerinde takip edebiliyordu.
Peki bunun darbeyle, terörle ne ilgisi vardı? Ya da var mıydı?
Kanalın yayın yönetmeni Dilek Demiral kapatma kararı üzerine “Şaka gibi. Bir yanlışlık var” demişti. Bu tuhaf durum karşısında söylenecek yegâne söz buydu herhalde.
Zarok TV gibi, Jiyan TV de Kürtçenin Zazaca lehçesinde yayın yapan, kültür sanat programlarına ağırlık veren bir kanaldı. O da kapatıldı.
*
İşin absürdlüğünü bir tarafa bırakırsak, hüzünlü yanı çarpıyor.
Birleşmiş Milletler’e bağlı UNESCO’nun raporuna göre Zazaca, Türkiye’de tehlike altında bulunan 15 dilden biri. Zazaca, Kürtçenin lehçesi olarak kabul görse de, onun ayrı bir dil olduğunu savunanlar da var. Her halükârda, yok olma riskiyle karşı karşıya bir dilden söz ediyoruz.
Dil kimliktir, aidiyettir, bilgidir, kültürdür; tüm insanlığın mirasıdır. Bir dil yok olduğunda insanlık tarihinden bir parça kopar. Dil, bir topluluğun arasındaki bağdır, kuşaklararası aktarımdır.
Dilden kopuşun hem bireysel hem toplumsal anlamda ağır sonuçları olur.
*
Gazeteci Nurcan Baysal aynı evde ayrı dillerde konuşmaktan söz ediyor ve “Mesela ben öyleydim” diyor, “Hiçbir zaman anneannemle konuşamadım çünkü o Türkçe bilmiyordu, ben de Kürtçe bilmiyordum.”
Bunun ‘yumurtadan çıkmış gibi’ bir his yarattığından söz ediyor Baysal: “Çünkü aslında senin dayın, teyzen, anneannen var ama bir yandan da yoklar çünkü onlarla bir iletişimin yok; sadece birbirinize gülümseyebiliyorsunuz. Birbirinizi tanımıyorsunuz aslında. Bunun insan hayatında etkisi düşünüldüğünden fazla.”
Gazeteci Fehim Işık ise dilden kopmanın sözlü kültür geleneğinden de kopmak olduğunu dengbêj örneği üzerinden anlatıyor: “Dengbêjler Kürtçe anlatıcılardır. Bunlar yaşanan kültürel, politik olayları, aşiretler arası çatışmaları köy köy dolaşıp enstrümansız ama sözleri notalara dönüştürerek anlatırlardı. Dille bağ koptukça, teknolojinin de etkisiyle bu sözlü gelenek bir bütün olarak kaybolmaya başladı.”
Dilden uzaklaşma kültürden ve geleneklerden uzaklaşma anlamına da geliyor.
Bu da sadece o dili konuşanlar için değil, hepimiz için kötü haber. Çünkü bu, bizim de giderek çeşitliliğimizi yitirdiğimizi gösteriyor.
*
Dillerin ‘yukarı’dan destek olmadan yaşamasının zor olduğunu, anayasa, yerel idareler ve okulların da işin içinde olması gerektiğini yazan dilbilimci David Crystal’ın dediği gibi, hükümetler kaybolma riski altındaki dilleri güçlendirmeyi kendilerine iş edinmeli.
Van’da tanıştığım bir kadın evde Kürtçe konuşmalarına rağmen, küçük çocuklarının Kürtçeden giderek uzaklaştığından söz etmişti.
Kimilerinin de politik nedenlerle çocuklarıyla Kürtçeden başka dilde konuşmadıklarını, buna rağmen çocukların 14-15 yaşlarına geldiklerinde Kürtçeyi neredeyse tamamen unuttuklarını biliyoruz.
Evlerinde konuşulan dille okulda ve hayatın diğer alanlarında karşılaşmak çocukların kendilerine ve kültürlerine saygıları için önemli.
Sorumlu bir hükümet, ülkesindeki mozaiğin taşlarını muhafaza etmek adına, hiç olmazsa çizgi film kanalına dokunmaz.
Okuldan gelip Şirinler’i izlemek için televizyonu açınca Zarok TV’yi yerinde bulamayan küçük Rotinda “Devlet kapattı” sözüne karşılık “Söyleyin devlete açsın” demiş ya?
Söylüyoruz.
Paylaş