Paylaş
Yemyeşil dağların arasında bir yerde yaşadığınızı hayal edin.
Canınız çektiğinde o dağlara tırmanma, ormanların içinde dolaşma, derelerden su içme lüksüne sahip olduğunuzu hayal edin.
Koca dünyada, korumada öncelikli 200 ekolojik bölgeden birinde yaşadığınızı hayal edin.
Burasının sadece sizlere değil, 60 ağaç ve çalı türüne, 100 bitki çeşidine ve 21 memeli hayvan türüne ev sahipliği yaptığını hayal edin.
Bir cennetle çevrili olduğunuzu hayal edin.
Ettiniz mi?
O zaman şimdi bir de şunların başınıza geldiğini düşünün...
Bir gün öğreniyorsunuz ki dağlarınızı oyacaklar, ağaçlarınızı kesecekler, suyunuzu kirletecekler. Yırtıcı kuşların iki göç yolundan birini kesecekler.
Bölgenin jeolojisine ve doğal kaynaklarına dair kapsamlı araştırmalar yaptırıyorsunuz ve ortaya çıkıyor ki burada yapılacak maden faaliyeti hem doğanızı mahvedecek hem de sizin yaşam hakkınızı ihlal edecek.
Öyle ki bir süre sonra doğup büyüdüğünüz, cennetten cehenneme dönen yeri terk etmek zorunda kalacaksınız. Orası artık yaşamaya uygun bir yer olmaktan çıkacak.
Tüm gücünüzle mücadeleye başlıyorsunuz.
Kim tahmin edebilir bunun en az 24 yıl sürecek bir mücadele olacağını?
Madenin ruhsatı mahkemece iptal edilecek, sonra üst mahkeme kararı bozacak, sonra yeniden iptal edilecek, sonra yeniden ruhsat verilecek ve hatta cennetinizden bir parça daha madencilik faaliyeti için o ruhsat kapsamına dahil edilecek. Bir sürü dava açacaksınız. Ama her seferinde ruhsat başka bir şirkete geçerek cehennem tehlikesi karşınızda belirecek.
24 yıl durmadan aynı kabusu göreceksiniz. Bu 24 yılın sonunda karşınızdaki agresyon iyiden iyiye artacak. Bu kez şirket polis ve zırhlı araçlarla bölgeye gelecek. Siz sokağa döküleceksiniz. Maden alanına gidemesinler diye bedenlerinizi siper edeceksiniz. Siz cennetinizi korumak için yol vermeyince polis sizi gaza boğacak. Copla dövecek. Mecburen tepelere kaçacaksınız.
6 ilden çevik kuvvet ve jandarma getirilecek. Sanki düşmansınız.
Bu arada, şirkete henüz yer teslimi yapılmış değil. O yapılmadan da maden çıkarma yetkileri yok aslında. Bunu da biliyorsunuz. Ama yine de şirketin makineleri arkada, asli görevi yurttaşları korumak olan polis önde sizi döve döve yukarı çıkmaya çalışacaklar.
Şimdi kabustan uyanın.
Ve şunu fark edin...
Bu ülkede birileri bu kabusun içinde yaşıyor. Artvinliler onlar.
Paranın satın alamayacağı eşsizlikteki doğaları paraya çevrilmeye çalışılıyor.
Hem de devletin cebine 3 kuruş bırakacak ama madeni çıkaracak şirketin zenginliğine zenginlik katacak bir paraya.
Hiç kimse bu kabusun içinde yaşamayı hak etmiyor.
Hiç kimse hiç kimseye böyle bir kabus yaşatamaz.
Hakkın, hukukun olduğu bir ülkede böyle hoyrat davranılmaz.
Doğaya hükmettiğini sanan insanı doğa en sonunda yutacak. Doğa kendini her zaman yeniden toparlayacak.
Olan insanlara olacak. Para da, altın da kimseyi kurtaramayacak.
Paylaş