Bahçeli gazı alıyor, Baykal bağırıyor

Grup toplantıları için Meclis’teyim. İlk durak MHP. Salona girdiğimde ilkokul günlerine ışınlanıyorum. Zira ahşap sıraların art arda dizildiği bu salon ilkokuldaki sınıfımın birkaç numara büyüğü.

Haberin Devamı

Bahçeli kürsüye çıkarken yarısı başörtülü, orta yaşlı kadınlardan oluşan salonda herkes ayağa fırlayıp alkış tutturuyor. Gözlerime inanamıyorum, kruvaze ceketten şaşmayan Bahçeli’nin üzerinde bu kez normal bir ceket var.
Bahçeli sakin sakin önündeki metinden okuyor. “Kurultaylarda, mitinglerde kükreyen Bahçeli bu Bahçeli mi?” diye düşünüyorum. Ama arada bir tansiyon yükseliyor, “Milliyetçi hareketin sıralarına bir metre yaklaşan bundan sonra ne olacağını görecek” diyor ve salonda alkış kopuyor, tezahüratlar yükseliyor. Arada bir tabanının istediği heyecanı veriyor, sonra sönüyor, sonra haydi bir daha! “Kimse partimizi sevmek zorunda değildir” derken tıkanıyor, öksürük tutuyor, sesi gidip geliyor ama okumaya devam ediyor. Ve altın vuruşu yapıyor: “Bu yazar ve yorumcuları ASLA affetmeyeceğiz!” Gazı alıyor.

HERKESİN ÖNÜNDE İKİ CEP TELEFONU

ıkinci durak AKP’nin grup toplantısı. Başbakan salona giriyor, Aksu’nun yanına otururken civardakilerin ellerini sıkıyor. Aksu elinde bir dosya, harıl harıl bir şeyler anlatıyor, Başbakan dinleyip kürsüdeki yerini alıyor. Yanında iki cam levha; prompter bunlar. Başbakan prompter’dan ustaca okuyor, okuduğu hiç anlaşılmıyor. Aniden ziyaretçilerden biri avaz avaz bağırıp bir pankart açıyor. “Hah bir olay çıktı” diyorum. Bu bir Greenpeace eylemcisi ve “Nükleere hayır” diyor. Güvenlikten sorumlu ıdare Amiri Faruk Öz işi sadece polislere bırakmamak için sessizce dışarı çıkıyor. Başbakan uzun süre istifini bozmuyor, konuşmasına devam ediyor. Kameralar göstericiyi çekmek için hareketlendiğinde ise sinirleniyor “Açın kapıları, çıksınlar. Ülkenin ciddi gündemiyle ilgilenenler zaten burada” diye kükrüyor. Birden metni boş verip doğaçlamaya geçiyor. Alkış kopuyor.
Milletvekillerinin çoğunun önünde iki cep telefonu duruyor. Blackberry ve iPhone nüfusu ağırlıkta. Mutlaka bu telefonlarından birine kulaklık takılı. Önlerinde kağıt kalem dursa da not alan hemen hiç yok. Bazılarının önünde hiç su yok, kimi ise dörder şişe Sırma markalı suyu zulalamış.
Başbakan Bahçeli’yi tıp dünyasına havale edip “delirdiğini” ima ederken önümde oturan bir vekil “Kafayı yemiş o!” diye birkaç kez bağırıyor. Yani vekiller Başbakan’ın dilinden anlıyor ve ifade etmekten çekinmiyor.
Oturduğum yerden 12 yakın koruma sayıyorum.
Son 15 dakikaya girildiğinde vekiller kıpırdanmaya, aralarında konuşmaya, eklemlerini esnetmeye başlıyor ama alkıştan da geri kalmıyorlar. En çok kıkırdama da Başbakan’ın Baykal’la ilgili “Yaşı kemale erdi” sözlerinden sonra geliyor.

“BAYKAL DURACELL’İN TAVŞANI GİBİ”

Sabah MHP’nin kullandığı salonda grup toplantısını gerçekleştiren BDP kürsüsünde yeni genel başkan Selahattin Demirtaş var. O metinden okumuyor, konuşuyor. Salonda tek bir koruma yok, sadece Meclis polisleri var. Ziyaretçiler arasında yöresel kıyafetli olanlar dikkat çekiyor. Başörtüsü değişmiş, yerini yerel örtüler almış. Demirtaş’ın dili sürçüyor, aklı eski partisine gidiyor ve partisinin adını telaffuz ederken “Barış ve Demokrasi” diyeceğine “Barış ve Demokratik Toplum” diye devam ediyor. Önce kendi gülüyor, ardından izleyiciler alkışla destek atıyor.
Son durak CHP’nin grup toplantısı. Baykal salona alkışlar eşliğinde ve ağzı kulaklarında giriyor. Bu adamın 72 yaşında olduğuna akıl sır ermiyor. Dik, dinamik. Onun için “Duracell’in tavşanı gibi” diyorlar. Her sabah Çayyolu’ndaki spor kulübünde yüzüyormuş.
Baykal kürsüye çıktığında bir kilometre koşmuş gibi hafiften nefes nefese konuşuyor. Ortam çabuk elektrikleniyor, alkışlar erken başlıyor. Önünde metin varsa dahi, hiç bakmadan konuşuyor, belli ki sadece konu başlıkları üzerinden yürüyor. Tek koruması var, kürsünün altında duruyor. Sabahtan beri izlediklerim arasında en çok Baykal bağırıyor, en gergin olan o.

Haberin Devamı

Düğmeye bas, garson gelsin

* Meclis’te milletvekillerinin oturup sohbet ettiği, grup toplantılarından önce beklediği kulislerdeki sehpaların ortasında düğmeler var. Ve yanlarında şöyle yazıyor: “Garson çağırma butonu.” Öyle siz, biz basınca garson geliyor sanmayın. Onlar kime geleceğini biliyor.
* Binadaki çay ocaklarında çay, Nescafe ve bisküvi satılıyor. Beyaz karton çay bardaklarının üzerinde kırmızı harflerle TBMM yazıyor.
* Meclis’in her köşesinde akıllı çöpler var. Sensörlü çöp kutularına dokunmuyorsunuz, uzaktan bir el hareketiyle kapakları açılıyor.
* Meclis’teki Üyeler Lokantası’nın ucuzluğunu sağır sultan duydu. Milletvekilleri burada ziyaretçilerini ağırlıyor, bir milletvekili günde ortalama 30 kişiye yemek ısmarlıyor. Ben oradayken Çanakkale vekilinin 40 misafiri yemek yiyordu. Günde 1100 civarında kişinin yemek yediği lokantada 26 garson çalışıyor. Atom karınca gibiler, vızır vızır, herkese yetişmeye çalışıyorlar. Başbakan genelde dışarıda yiyor ama Meclis’teyken yemek genelde odasına gidiyor.

Mısır’da gözler “Ezel”de

Büklüm Sokak’taki Mısır bir nargile kafe. Başbakan’ın yakınlarını sıklıkla burada görebilirsiniz. Burası bizim Tophane’deki nargilecilerden daha derli toplu, kendine göre bir dekorasyonu var. Rengarenk kumaşlarla kaplı püsküllü lambalar etrafa loş bir ışık yayıyor.
Pazartesi akşamı içeri girdiğimde etraf sus pus. Sadece bir köşede tavla oynayanların attığı zarların sesi çınlıyor. Pek nargile tüttüren de yok. ıçerisi silme erkek ve bütün gözler kafenin karşılıklı iki duvarına yerleştirilmiş LCD ekranlardaki “Ezel”de. Başbakan’ın yakınları bir burada takılıyor, bir de Balgat’ta bir yerde Okey oynuyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları