Paylaş
Annem yaz-kış Alaçatı’da yaşıyor ama ben son 3-4 yıldır tatillerimi daha sakin yerlerde geçiriyorum çünkü Alaçatı’nın aldığı hâl beni çileden çıkarıyor.
Tam da bu hisler içindeyken mimar Ahmet Mesut Palamutçu’nun feryadı hiç de haksız olmadığımı gösterdi.
Palamutçu, eski üyelerinden olduğu Alaçatı Koruma Derneği’nin misyonunu, 2010’da Alaçatı’yı belediyeye teslim ederek tamamladığını anlatıyor.
Aynı şekilde, 1. No’lu Koruma Kurulu’nun da aldığı kararla Alaçatı’nın korunması ve tarihi yapılar hakkında karar mekanizmasını, genel olarak yerel yönetim olan belediyeye bıraktığını sözlerine ekliyor.
“Ne yazık ki Alaçatı’ya yapılan binalarda beldenin ruhuna uygunluk aranmadı; birkaç müteahhidin mutlu olduğu, kontrol dışı ve çoğunlukla uydurma bir plan ve işçilikle yapılan, “Taş Ev” yerine “taştan bitişik site evleri” oluştu” diyor.
Malum, basın genelde bu konulara değinmeden pembe yazılar yazıyor; Alaçatı’yı hep hoş ve güzel gösteriyor. Alaçatı büyüsüyle tenkit yazıları yazılamıyor. Ama ben, kısmen oralı biri olarak biraz da bu tarafa dikkat çekmenin sorumluluğum olduğunu düşünüyorum.
Büyü çoktan bozuldu. Bunu görelim, bilelim.
Palamutçu, belediyenin bu büyümeye ayak uyduramadığı gibi yetersizliğini agresif şekilde davranarak örtmeye çalıştığından, kimseye danışmadığından, talebe rağmen Alaçatı’ya yerleşen donanımlı insanlardan küçük bir halk meclisi kurmadığından, yetkilerini paylaşmadığından, inisiyatif vermediğinden, fahri görevlendirme yapmadığından şikayet ediyor.
“Son dönemde ise Alaçatı’yı yer, uygunluk ve nicelik aramadan bar ve diskolarla doldurmaya başladılar” diyor.
Barların kafeterya ruhsatıyla çalıştırılarak suç işlendiğini ve insanların gürültüden uyku uyuyamadığını belirtiyor:
“Düşünün, birikiminizi bir ev veya otel yapmak için Alaçatı’da değerlendirdiniz. Ancak bakıyorsunuz, bitişik duvarınızda bir bar açılıyor ve sabah 04.00’e kadar devam eden gürültülü müzik yüzünden müşterileriniz sokağa fırlıyor. Şikayet ediyorsunuz; bu barların kafeterya veya restoran ruhsatı ile çalıştıklarını, yani yasa dışı olduklarını tespit ediyorsunuz. Onlarca dilekçe, ziyaret, yalvarma sonunda belediye başkanının sessiz evinin önünde gece 02.00 sularında kornaya basarak uyanmasına varan eylemle rahatsızlığınızı belirtiyorsunuz, bir şey değişmiyor.”
Aslına bakarsanız, saat 00.00-07.00 arası ses yasağı var. Ama Palamutçu, gürültü konusunu İzmir İl Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve bağlı olduğu Vali muavinine kadar götürdüklerini, “Haklısınız” cevabı aldıklarını, ancak ekip ve vasıta yetersizliği nedeniyle sadece bir-iki ceza kestiklerini, kapatma cezasının gündeme gelmediğini söylüyor.
Otel ve konut sahiplerinin yasal şikayet konusunda çekimser davranmalarının nedeni ise bir gün belediyeye işleri düşecekleri tehdidiyle karşı karşıya kalmaları.
Turizm “ne pahasına olursa olsun” yapılmaz. Her yerin yapısına uygun bir turizm şekli vardır.
Ben evimin olduğu yere artık uğramıyorsam, oranın yerlisi artık bu turizm şeklinden yaka silkiyorsa yerel yönetimin de nerede hata yaptığına dair dönüp kendine bakma zamanı gelmiş demektir.
Paylaş