Zorbalıkla nasıl başa çıkılır?

Birkaç gün önce bir filmi izlemek için kendi yaşadığım semtin yakınındaki alışveriş merkezinde bulunan sinemaya gittim.

Haberin Devamı

Çok genç bir çift, sinemanın köşesine kurulmuşlar. Hiç durmadan konuşuyorlar. Filmden sıkılmışlar. Uyarıyorum, uyarıyoruz, susmuyorlar.
İkinci uyarıda, salonun ucundan bir ses: Bağırma lan! Susması için uyarılan adam, onu uyaran kişiye, sinema salonunda avaz avaz bağırma hakkını kendinde görebiliyor!
Tahmin edersiniz, o dakikadan sonra izlediğim hangi filmdi, konu neydi, onu bile hatırlamayacak kadar dağıldım.
Aklımdan bin türlü düşünce geçiyor: Acaba filmden çıksam mı?
Görevlileri mi çağırsam? Sinemada konuştuğu için onu uyarana zorbalık yapamayacağını nasıl anlatsam?
Polis mi çağırsam? Yoksa yanına gidip konuşmayı mı denesem?
Evet, şehrin göbeğinde bir alışveriş merkezinin sinemasındayız ama karanlık ve tenha salonda bana bir şey yaparsa?
Buna kim engel olacak? Görevlinin sesimi duyması olanaksız.
En iyisi ben oturayım.
Tüm bunları aklımdan geçirirken film bitiyor.
İzleyicilerin çıkmasını bekleyen sinema görevlilerine zorba genç adamı işaret ediyor ve olanı anlatıyorum.
Şikayet ettiğimi görüyor ve kız arkadaşıyla birlikte çekingen adımlarla görevlilerle birlikte durduğum çıkış kapısına yaklaşıyor.
Görevlinin “bir sorun yaşanmış galiba” demesiyle, derhal konuya müdahale ediyorum: “Seni susman için uyaran insana zorbalık yapma hakkını nereden buluyorsun?”
“Ne bağarıyon?” diye karşılık veriyor. “Sana mı sorucam nerede nasıl film izleyeceğimi?” diyor.
Ben konuştukça dayılanmasını, efelenmesini sürdürüyor. “Atarından” gram kaybetmiyor...
Yalnız kadın güçsüz kadındır ya, görevliler bıraksa üstüme yürüyecek.
Yanımda bir erkek olsaydı kuyruğunu kısacağı çok belli olan bu şehir eşkıyası, tek kadın görünce meseleyi uzatmakta, geri adım atmakta kararlı.

Haberin Devamı

Sinemalar ne kadar güvenli?

Görevli, genç adamı tutuyor. Ona da efeleniyor, münakaşa ediyorlar.
Son çare polis çağırmaya karar veriyoruz. Yanındaki kız arkadaşı özür diliyor, polis çağırmamamızı istiyor, özür dilemesi için adama yalvarıyor...
Bu defa kız da genç adamın gürlemesinden nasibini alıyor “Gesshene kızım, ne özür diliyon?” diye kapıdan dışarı doğru ilerliyor.
Bana da yandan bir bakış atıyor, “Çağır polis, bekliyorum burada” diyor.
Polis çağırmaya karar veriyoruz ama endişeliyiz. Çünkü olay çözülse bile maganda sevgili, günün acısını ondan çıkaracak, belli.
Belki de bilmeden bir faciaya sebep olacağız. Vazgeçiyoruz. Hiç şüphesiz hata ediyoruz...
Ben çıkış kapısındayken maganda hala bağırıyordu “Hani nerede, polis çağıracaktın” diye. “Yanındaki kıza dua et” dedim ve çıktım.
Sonra üzüldüm. Polis çağırmalıydık, belki de kızın kurtuluşu olacaktı o gün.
Tabii kinlenen ve hırslanan adam bu defa da benim peşime düşerdi belki, bilinmez...
Kapıdan çıkarken sinema görevlisi “Bilet sattığımız adamları seçemiyoruz ki, ne yapalım” diyordu...
Sinemalar, artık kendimizi güvende hissettiğimiz yerler olmaktan çoktan çıktı.
Bu alanda top koşturan şirketlerin, toplu yaşamayı bilmeyen insanların yaşadığı şehirlerde, sinemaların görünümlerinden ziyade, endişelenmeleri gereken başka önemli konular var.
Önlem almak için birinin başına bir hal gelmesini beklediklerini tahmin ediyorum. Adetimizdir ya...
O vakte kadar tek başına sinemaya gitmeye paydos.

Yazarın Tüm Yazıları