Paylaş
İşte bunlar, son zamanlarda karşılaştığım eski arkadaşlarımdan duyduğum cümleler. Neredeyse bir senedir bu sorulara cevap vermekten yorgun düştüm sevgili kilosundan her daim şikayet eden Habitus okuru.
Beni tanıyanlar, benden bir “İştee Sibel Can’ın mucize diyet sırları!!!” tadında bir açıklama bekliyor.
Fakat ben ne yapıyorum biliyor musun sevgili duygusal boşlukları yemekle dolduran Habitus okuru? Onları “kilo vermeye odaklanma”dan daha başka bir noktaya doğru sürüklüyorum.
“Ortalama bir Türk kadınının kilo alma süreci”ni inceleyecek olursanız, kültürümüzle ilişkili psikolojik bir durumla karşılaşırsınız.
Bakınız anlatayım: Yemek, Türkiye’de yaşayan tüm insanlar için “sevgi” anlamına gelir. Hatırlayın: Yemek yemeye dair ilk anılarımız, annemizin bizi beslemesi, kucaklanma ve sıcaklık duygusu, kendini güvende hissetmekle doğrudan ilişkilidir. Yani yemek yeme dürtüsü bizim için alt beyin düzeyinde “hayatta kalma”, “açlıktan ölmeme” kavramlarından daha önce “güvende hissetme” demektir.
Yetişkinlik yaşlarına geldiğimizde, annemiz bizi hâlâ kaşığı çeneden sıyırarak beslemiyor olsa bile, yemekle gelen güven ve tatmin baki kalır. Yemek yediğimizde mutlu oluruz. Karnımız doyduğu için değil, kendimizi güvende hissettiğimiz için... Yemekle ilgili öğrendiğimiz ilk duygulardan yola çıktığımızda, kendimizi ilk kötü hissettiğimiz anda yemek yeme eğilimi göstermemiz de tesadüf olmaz.
Çikolata krizi dediğiniz şey mesela, “Anne, şu anda işte bir hayli stresliyim, beni bir kucağına alıver” çağrısı... Yemekten bir saat sonraki açlık krizi “Şu anda iş yapmak beni çok korkutuyor, anne beni besle, yemek yersem çok güvende ve iyi olacağım” yalvarışı...
Yemek=Rahatlama
Gün içinde ihtiyaç duyduğunuz gerçek kalori miktarı, tahmininizden çok daha düşük. Uyanık geçirdiğimiz saatler boyunca hissettiğimiz açlık, gerçek açlıktan değil.
Yemek yemek, kötü hissettiğimizde biriyle konuşmaktan daha çok rahatlatıyor. Çünkü yine alt beyin düzeyinde, hayata başladığımız günlerde hissettiğimiz o tatlı güven duygusuna geri götürebilecek tek aracın yemek yemek olduğunu düşünüyoruz.
Gerçekten kilo vermekten ümidi kesiyorsanız, yemek yeme davranışlarınızı ve alışkanlıklarınızı gözlemleyin.
Bir hafta boyunca her gün hangi koşullar altında ne yediğinizi, zamanlarıyla birlikte not edin.
Hafta sonunda önünüze çıkacak harita, inanın size çok şey söyleyecektir...
Huzurlu yaşamak için...
Peki “duygusal boşluklarımı nasıl dolduracağım bre Habitus” diyeceksiniz. İşte o iş biraz mesai gerektiriyor.
Önce sevme ve sevilme duygusunu dolu dolu yaşayacağınız, hesap kitap peşinde olmayan insanlarla doldurmanız lazım çevrenizi.
Hırslı, travmalı insanlardan uzak durun. Karamsar düşünmekten vazgeçip gerçekten yapmayı sevdiğiniz bir iş bulun. Eğer buna imkânınız yoksa, halihazırda yapmakta olduğunuz işe sarılın...
Hayaller dursun ama. Malum, dar zamanlarda hayalleri bir kenara koymak karamsar düşünce yapımızın bir parçasıdır, aman ha, yapmayın.
Bunları yaptıktan sonra inanın kilo vermek hayatınızdaki iyileşmelerin çok küçük ama güzel bir parçası gibi görünecek...
Paylaş