Paylaş
İşte aynen onun kadar “görünmez tehlike” yaratan bir başka mesele daha var sevgili iPod’unu kulağından çıkarmayan Habitus okuru.
Sokakta yürürken çıkaracaksın o kulaklıkları arkadaş!
Sonra “bana saldırdılar”, “araba çarptı”, “otobüsün altında kaldım” diye ağlama. (iPhone diyorum da, anlayın işte, konu her türlü müzikçalar. Bu da her kağıt mendile Selpak demek gibi oldu ya, neyse...)
Salı günü Akşam yazarı Sevim Gözay, bir arkadaşının ıstanbul’un göbeğinde iPod dinlerken etraftaki sesleri duymadığı için nasıl saldırıya uğradığını anlattı.
Sevim’in de dediği gibi, kulağında müzik olmasaydı, belki bunu engellemek için bir fırsatı olabilirdi.
Sokakta yürürken kulaklıkla yüksek sesli müzik dinlemek, en az araba kullanırken telefonla konuşmak ya da mesaj atmak kadar tehlikeli.
Etrafınıza şöyle bir bakın, sokakta kulaklığıyla gezen onlarca insan görebilirsiniz.
Yanında bir araç infilak etse ruhu duymaz, öyle bir kendi dünyasına dalma hali vardır bu arkadaşlarda...
Bu durum bilhassa karşıdan karşıya geçerken, bisiklete binerken ya da tenha yerlerde, hatta bırakın tenhayı, kalabalık caddelerde bile büyük tehlike yaratıyor.
Odağınız yüksek sesle dinlediğiniz müzik olunca, yankesicinin sizi çarptığını fark etmeyebilirsiniz...
Türkiye’de “iPod dinlerken kaza geçirenler” gibi bir istatistik yoktur herhalde ama bu konunun bir problem olmaya başladığına eminim.
Dünyanın başka memleketlerinde bu konu ciddi bir sorun olarak ele alınıyor.
Düşünün, üç yıl önce, o zamanın New York senatörü Carl Kruger, sokakta iPod dinlemeyi yasaklamaya bile kalkmıştı, o kadarını söyleyeyim.
Geçen sene Avustralya’da, New South Wales eyaleti polis teşkilatı, kulaklıkla müzik dinleyerek dolaşmanın tehlikesiyle ilgili çok çarpıcı bir kampanya imza attı.
DDB Reklam Ajansı’nın hazırladığı afişlerde yolda yatan bir ergen görüyorsunuz.
Cinayet mahallinde cesedin etrafına çizilen çizgi tebeşirle değil, iPod’un beyaz kablosuyla çizilmiş...
Baksanıza, çok fena, değil mi?
Anneler! Size sesleniyorum. Çocuklarınızın başının etini yiyiniz, dırdırı eksik etmeyiniz, olmadı bana gönderiniz, yolda yürürken müzik dinlemelerini engelleyiniz!
“Bize bir şey olmaz” mı sahi?
şehirde gezerken kulaklarını açacaksın arkadaş!
Müzikçaları ancak sahilde, parkta spor yaparken, yürürken, koşarken dinleyeceksin...
Tabii, bizde aslında onun da tehlikesi var, kuryeler trafik tıkalı olunca kaldırımları kullanmakta bir sakınca görmüyorlar biliyorsunuz.
Caddebostan sahilinde yürürken, Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün koca kamyonlarını caddedeki kadar hızla giderken gördüm.
Pusetli annelerin, küçük çocukların anneanneleriyle gezdikleri saatlerde üstelik.
Düşünsenize, yayalar için tasarlanmış bir sahil yolunda kamyon bile çarpabilir, bizde durum böyle...
¡¡¡
Yazdıkça sinirleniyorum, her gün ama her gün trafik konusunu taşıyabilirim bu köşeye, ciddiyim.
Sanki caddeler kendi yaşantımızdan ayrı, kendi vahşi kuralları olan, kanunsuz, ölmemek için türlü manevralar yapmanın şart olduğu bir başka dünya gibi.
Hatta durun, durun... Ülke değil, bilgisayar oyunu gibi!
Bilgisayar oyunu dünyasının tüm öğelerini de içinde barındırıyor, mesela dünyanın en kibar, en tatlı adamı, trafikte ruh hastası bir karaktere dönüşüyor.
Nazik adamımızın “avatar”ı bir manyak canavar oluyor yani.
Joystick’imiz de var: Direksiyon ve vites.
Belki de erkekler trafiği Playstation oynamakla eş tutuyordur, ne dersiniz? Birini öldürünce sanal değil, gerçekten öldürdüğünü onlara hatırlatsak mı acaba?
Bizim memleketteki sürücülerin Avustralya’daki afişler gibilerini görüp çarpılmaya ihtiyaçları var galiba. Gerçi biz “bana bir şey olmaz”cıyızdır, böyle etkili kampanyalar olsa bile ne kadar işler bilmem!
Paylaş