Yılbaşında televizyonlar pek bir renklidir, pek bir kendine baktırır lakin şu “Biz bunu çok önceden çektik ve çekerken yılbaşıymış gibi heyecanlı davrandık” halleri yok mu. İşte o zaman ben bir fena oluyorum sevgili samimiyetten kazanan Habitus okuru.
Elbette yılbaşında canlı yayın eğlence programı yapmak imkansız bir hadise, lafım yok, ama ben o programların “banttan” olduğunu biliyorum ya. ızlerken bunu düşünmeden edemiyorum. Aslında o programlarda çok eğlenenlere bakıp “Hehe, iyi numara yapmışlar” diye seyrederek iyi vakit geçirmek de olası.
Tekrar ve tekrar sormak isterim bu soruyu: Yılbaşı gecesi Victoria’s Secret defilesi yayınlamak niyedir? Niyedir arkadaş! Biz her yılbaşı bu ezayı çekmek zorunda mıyız? Sadece erkekler mi yeni yıla giriyor? Ben de belki güzel adam görmek istiyorum? Benim canım yok mu? Basketbol maçı ver, izleyelim. Ya da CK defilesi filan göster, izleyelim... Değil mi yani? Bu medya da hep erkeklere çalışıyor şekerim.
“Yeni yıla nasıl girersen, tüm yılın öyle geçer” ne büyük bir yalandır. Bu lafı kim çıkarmışsa can-ı gönülden kınıyorum. Hurafeler sardı dört bir yanımı, boğuluyorum. Hayatım “nasıl girersen öyle geçer”in aksi örneklerle dolu. Buyurunuz ispatı: Bir sene yurtdışına okumaya giden sevgilinin arkasından ağlayarak, bir sene ilgisiz bir insan tarafından 7Eleven’da mahsur bırakılarak, bir sene ağabeyimle büyük bir kavga ettikten sonra deliler gibi zırlayarak, bir başkasında ise zehirlendiğim için kusarak geçti. Bu olaylardan sonra girdiğim seneler de, inanmayacaksınız, şimdiye kadar kayda geçen en güzel senelerimdi.
“Bu gecenin diğer gecelerden farkı ne” insanları, sözüm size. Ne heyecansız, ne sönük, ne içi geçmiş insanlarsınız siz yahu. Dün ne güzel yazmış Cengiz, bu sene hakikaten -belediyeler dahil- kimse yılbaşı konusunda heyecanlanmıyor. Siz sevgili neşeli Habitus okurlarına sorarım: Güzel bir gece geçirmenize vesile olacak bir gece var önünüzde, bunu cilalayıp parlatacağınıza niçin sıradanlaştırmaya çabalıyorsunuz? Takın koni şapkanızı, oynayın tombalanızı, neşelenin yahu!
“Ay ben çok içemem”
Dışarı çıktın, bir mekanın paket programına dahil oldun diyelim. Öğlenden başladı hazırlıkların; kuaföre gittin, saça düğün lülesi yaptırdın, payetli bluzunu giydin. Sirkte tahta çubuklar üzerinde yürüyormuş gibi gösteren 3 santim platformlu, 15 santim ince topuklu çizmeleri de ayağına geçirdin. Kendini çok güzel hissediyorsun, eğlenmeye hazırsın. Yarın da tatil nasılsa. ıçinden diyeceksin ki, “Oooh, içeceğim sabahlara kadar”. ışte bu noktada sana müdahale etmek istiyorum sevgili içerken ayarını bilmeyen Habitus okuru. Söyler misiniz, yılbaşlarında niçin insanlarda “şişenin dibini görme” duygusu hâsıl olur? Sana önerim, ayarlı iç. ışin sağlık tarafı bir yana, bir kadının, topuklu çizmeleriyle yalpalaya yalpalaya, yanındaki erkeğe yaslanarak yürümeye çalışması kadar çirkin bir görüntü var mıdır, sorarım sana. Ha bir de normalde sorsalar “Ayyy bir kadeh şarap beni çok çarpar, içki kullanmam” dersin. Hadi oradan. Çok rica ediyorum “narin ve çok içemeyen kadın” pozumuzu başka günlere saklayalım. Gerçekleri konuşalım. Aşırı içtiği için kelimeleri söylemeyip yuvarlayan erkek kişinin sergilediği çirkin görüntüyü de iki numaraya koyuyor ve tekrar “ayarlı için” uyarısı yapmaktan kendimi alamıyorum.