Yeni nesil hırsızlık

Bade İşçil’in evine elini kolunu sallaya sallaya, gündüz vakti taksiyle gelip, “Akrabamızdan televizyon aldık” diyerek evi soyup soğana çeviren hırsızları okudunuz.

Haberin Devamı

Dün Cengiz Semercioğlu’nun da dediği gibi, artık hırsızın akıllısı, sosyal medya takip eder, magazin gazetesi olur...
Teknolojinin hırsızlar dahil herkesin işini kolaylaştırdığı, üstelik sosyal medyada kendi kendimizi gönüllü olarak onlara altın tepside sunduğumuz “görünürlük çağı”nda kimi önlemler almak şart oldu.
Tabii konu ünlüler olduğunda korunmak çok daha zor. Muhabire “Beni çekme, beni gazetelerden takip eden hırsızlar evime girebilir” diyemezsin.
Tanınmış kişiler için durum böyle, fakat çoğumuz sosyal medya hastalığına tutulmuş durumdayız. Foursquare’den koordinat bildirmezsek, o anda bulunduğumuz sahil beldesinde çekilmiş “denize doğru uzanmış ayak” temalı fotoğrafları, önce Instagram’a, oradan Twitter ve Facebook’a yüklemezsek gözümüz seyiriyor, kaşınıyoruz, kendimizde bir eksiklik hissetmeye başlıyoruz.
Tabii biz denize doğru ayaklarımızı uzatmışken, hırsızlar da kafalarını dolaplarımızın içine doğru uzatıyor olabilir.
Çağ, teknoloji çağı. Artık hırsızların kafayı çalıştıranı, başına kadın çorabı geçirip çuvallarıyla insanların evden çıkmalarını beklemiyor.
Adam kahvesini koyuyor, bilgisayarını, telefonunu açıyor, güzel bir araştırma yapıyor, planını ortaya koyuyor, sonra gündüz vakti taksiye binip işini bitiriyor.
Ünlüleri araştırmak daha kolay şüphesiz. Gazeteyi açması, magazin sayfalarına bakması, ortamı kolaçan edip “Evet, bunun Bodrum’daki teknesinden döneceği yok, daha yaz şovunu tamamlamış değil, tam soyulmalık” demesi yetiyor.
Fakat “bildirim” sevdalısı “ünsüzler” de, bir hırsız için en az ünlü kadar verim sağlayabiliyor.
Eski sevgiliye nispet yapmak için her gittiği yeri bildiren ve fotoğraf paylaşanlar, sosyal hayatını an be an burnumuza sokarak tam olarak ne hissetmemizi düşünerek bunu yaptıklarını anlayamadığım insanlar ve bir “an” yakaladığında onu paylaşmak için bekleyemeyen herkes, hırsızlara verimli bilgi akışı sağlıyor.
Peki ne yapmak lazım?

Haberin Devamı

Bunlara dikkat!
* Tatil fotoğraflarınızı tatil esnasında değil, eve döndüğünüzde paylaşın. Hem geri döndüğünüzde “vay be, ne de güzel tatil yapmışız” diyerek güzel duyguları geri çağırma fırsatınız olur.
* Eğer illa “nereye gittiğimi sosyal medyadan paylaşmazsam ölürüm” diyorsanız, siz uzaklardayken evinizde kalacak bir arkadaşınız, yakın akrabanız mutlaka olsun.
* Tatili, gezmeyi paylaşıyorsunuz, tamam ama markete kola almaya gittiğinizi, iki saatliğine evden çıkmanız gerektiğini, bu akşam nerede eğleneceğinizi de bilmeyiverelim. Twitter takipçilerinize “harika sosyal bir hayatım var, neredeyse hiç evde değilim” duyurusu nispet yapmaya değil, hırsızlara özel davetiye bastırarak “20.00-01.00 arası saatlerde evde değilim, gelip soyacaksanız LCV lütfen” demeye yarıyor.
* Tatil planlarınızı sosyal medyada, isteyen herkesin görebileceği bir mecrada değil, yakın bir arkadaşınızla kahve sohbetinde, telefonda ya da mail, SMS yoluyla paylaşın. Evet, ofiste otururken güzel hayaller kurup sosyal medyaya “dökülmek” pek tatlı ama o tatilin sonunda o “tatlı sosyal medya anları ne hoştu, ne de güzel mention’laşıyorduk”lar ağızda kötü tat bırakabilir. Malum, malını çalacak adam bayram, seyran dinlemiyor, acımıyor, soyuyor.

Yazarın Tüm Yazıları