Dün sorduk, bugün bir daha, bir daha soralım. Cevap alana kadar soralım: Deprem vergilerine ne oldu? O toplanan paralar nerede? Ne için kullanılıyor, kim yönetiyor?
O dimdik duran binaların arasında akordeon gibi ezilmiş, dümdüz olmuş apartmanın içinde kalan oğlunu, kızını, gelinini, torunu için bekleyen depremzedenin kaybının telafisi var mı?
O binalara izin veren ve yapanlar bulunacak ve cezalandırılacak mı? Gerçi cezalarını çektikten sonra yine o mezar evleri diker, aynı zihniyetin temsilcisi bir başka yetkili de buna izin verir ya... “Vicdan hapı” yok ki insanlara içirelim? Utanarak söylüyorum, bin lira için malzemeden “tasarruf” eden adamlar hep olacak. Peki siz, sevgili devlet büyükleri, bu adamların bizi öldürmelerine daha ne kadar izin vereceksiniz?
Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar “Size cillop gibi köy yapacağız” dedi afet bölgesini ziyaret ederken. Peki deprem olmadan önce cillop gibi köy yapsaydınız? Yenisini, güzelini yapmak için neden depremi beklediniz?
Bizim önceliğimiz güzel görünen sokaklar değildi. Söküp söküp yapmasaydınız da olurdu. Enteresan şehircilik projeleriyle gelmeseniz de olurdu. Sadece deseydiniz ki, “Biz, ülke olarak deprem bölgesinde yaşadığımızın bilincindeyiz. Şiddetli bir depreme hazırlık, tek önceliğimiz olacaktır. Bu konuda hiç kimseye, hiçbir kuruma öncelik tanımayacağız. Kimseye müsamaha göstermeyeceğiz... Burada siyaset biter...” Ama demediniz. Hatta tüm bunların aksine, bol bol konuştunuz, göz boyadınız. Binaları denetlemediniz. Parmağımızla itsek yıkılacak binalara izin verdiniz. Şimdi ise, sanki afete hazırlık ve müdahale konusunda tüm görevlerinizi yerine getirmiş gibi davranıyorsunuz. Peki depreme hazırlıktan anladığınız, henüz vatandaşını kurtaracak olan devlet birimi afet bölgesine ulaşmamışken, devlet büyüklerinin önden gidip sırt sıvazlaması mıdır? Böyle bir hazırlık yaptısanız eğer, eyvahlar olsun bize. Hepimiz kendi başımızayız. Başımızın çaresine bakmak zorundayız.
Yunus’un fotoğrafına her gün bakın!
Hâlâ önceliği deprem olmayan yetkililer: Yunus’un fotoğrafını buzdolabınıza asmak ister misiniz? Her gün onun yüzünü hatırlayın isteriz biz.
Seçim dönemlerinde her yeri bayraklarla donatırsınız. El ilanları dağıtırsınız. Demek bu işler bu kadar kolay. Söyleyin, mesela insanlara depremle ilgili ne yapmaları gerektiğini el ilanlarına basıp “Bunu evinizin içinde görünür bir yere asın” deyip kapılarının altından atamaz mıydınız? Cillop gibi köy yapmak için, cillop gibi şehirler yapmak için, önce yıkılmasını bekliyorsunuz.
Madem hayat bu kadar zor, madem insan hayatı bu kadar değersiz, o zaman haydi apartman toplantısına sevgili potansiyel depremzede Habitus okuru. Apartmanınızı kontrol ettirin, deprem sigortanızı yaptırın. Kendi hayatınızı kendiniz kurtarın.