Paylaş
Ben görürüm. Artık okul mu bitmiyor, sınavdan sıfır mı çekiyorum, ne oluyorsa, kan ter içinde uyandığımı bilirim kaç defa. Üstelik bu rüyaları öğrencilik yıllarının çok geride kaldığı zamanlar görmüşümdür.
Sınav-okul baskısı artık nasıl içimize işlemişse, nasıl bir travmaysa yetişkinlik zamanlarında da rahat bırakmıyor...
Öğrenci olmak zordu, şimdi daha da zor şüphesiz.
Çocuklar yarışma, rekabet hisleriyle neredeyse ana karnındayken tanışacaklar çok yakında.
Hep öğrencileri konuşuruz ama veli olmak daha zor aslında...
Lisede kafayı yemediyseniz, veli olarak gayet güzel yiyebilirsiniz bana kalırsa. Zira evlat vesilesiyle kendinizi tekrar eğitim sistemimizin o insanı belirsizlik hisleriyle dolduran karmaşasının içinde buluyorsunuz.
İşleyiş ve neredeyse çökmüş sistem bir yana, özel okulların ve kimi devlet okullarının bir ortak özelliği var: Veli soygunculuğu.
Bağışlar, kırtasiye ve üst-baş satışı, özel okullardaki neredeyse çocuğun soluduğu havayı da satmak üzerine kurulu sistem...
Bunlar öğrencinin hayrına mıdır bilmem ama ailelerin belini büktüğü kesin.
Mesela veli, defter kitap ve forma için çoğu zaman belli yerlerden alışveriş yapmak zorunda bırakılıyor. Normalde pek bir şey tutmayan malzeme ve kıyafetler için anlamsız miktarlar ödeniyor...
Bir kere olsa iyi, bu her sene tekrarlanıyor... Yani bu öyle bir sektör ki aile nasılsa çocuğu için masraftan kaçınmayacak ya, “Hazır bulmuşken belini bükelim” deniyor.
Ben bu defa öğrencilerin değil, velilerin yeni eğitim öğretim yılını kutlamak istiyorum.
Zira çoğu zaman onların işi öğrencilerden daha zor.
Olmadı bu İbrahim!
Cumartesi günü Kelebek’te okudunuz: İffet’in Cemil’i İbrahim Çelikkol bizim ekipten Gülbahar Karakuş’a verdiği röportajda “Ağzımdan ‘Benim canlandırdığım Cemil daha az sapık’ gibi bir söz çıkmadı” dedi.
Hayretlerle okudum. Çünkü eğer İbrahim böyle bir söz söylemediyse, ben bayramda yayımladığımız röportajımızı uydurarak yazdım demektir! Çünkü ağzımdan çıkmadı dediği cümle, röportajımızın başlığı ve üzerine uzun uzun konuştuğumuz önemli bir parçasıydı!
Arşivden röportajımıza tekrar baktım.
Bir değil, birkaç defa geçiyor bu mesele.
Mesela Deniz Çakır’a “Az önce İbrahim bizim Cemil daha az sapık dedi, peki yeni İffet’in ne gibi farklılıkları var” diye soruyorum.
Bu soruyu sorduğumda İbrahim yanımda oturuyordu. Madem böyle bir şey söylemedi, niçin ben bu soruyu sorarken “Ben öyle bir şey demedim” diye çıkışmadı acaba...
Ne acıdır ki, sen işine istediğin kadar özen, kelime kelime röportaj çöz, oyuncunun devrik cümlesini yazarken bile “Aman demeye çalıştığından farklı görünmesin” diye endişelen, ona göre yaz, tekrar tekrar oku, düzelt...
Sonra sözüne sahip çıkamayan oyuncu gelsin, “Ben öyle söylemedim” desin! Pes!
Paylaş