Telefon kurcala(ma)

Evvelki gün okudunuz, “Küçük Sırlar”ın Ayşegül’ü Merve Boluğur, telefonunu karıştırdığı sevgilisinin tepkisiyle karşılaşmış.

Şimdi kesin çoktaaan “Ay hayır öyle bir şey olmadı, biz şakalaşıyorduk” filan demişlerdir diye tahmin ediyorum ama önemli değil, “sevgililerin kanayan yarası” bir meseleye parmak bastıkları için öncelikle kendilerine teşekkür ediyorum.
Şu hayatta “cep telefonu krizi” yaşamayan çift var mıdır bilmem. Varsa da herhalde onları “şanslı azınlık” olarak bir kenara koymak lazım. Zira erkekler “kadınlardan cep telefonu kaçırma taktikleri”, kadınlar ise “Erkeklerin cep telefonunu hızlıca karıştırma yöntemleri” üzerine kitap yazacak duruma geldiler.
Misal, kadınların teknik konulardaki becerisi sevgili telefonu-bilgisayarı karıştırırken ortaya çıkar. Kadınların kullandıkları numaraları IT’ciler bile bilmez.
Zaten nice kadının gözlerindeki kılcal damarlar yanlarında oturan erkek arkadaşlarına gelen mesajı “çaktırmadan” okumaya çalışırken çatlamıştır. Kafayı çevirmeden gözleri neredeyse 90 derece yana yuvarlamaktan başları ağrımış, gözleri kan çanağına dönmüştür.
Tabii erkekler de uyanık bu konuda. Kadınlarda IT’cilerin bile bilmediği numaralar olabilir lakin erkeklerde de “şifreleme” taktiği var efendim.
Misal, arada sırada kültür fizik için aradıkları kadınları “Hasan Abi”, “Selahattin Usta”, “İrfan Amca” olarak kaydedebilirler. Bu şifre hayatta anlaşılmaz çünkü “İrfan Amca”dan kimse şüphelenmez. İrfan Amca, İrfan Amca’dır. Dersin ki, kesin babasının arkadaşı filan.
Ya da, ne bileyim, bozulan musluk için aranmış, periyodik olarak “çatal şov” yapan bir “Selahattin Usta” hiç de yabancı gelmez kulağa.
Fakat bilmez ki kadın, aslında o “çatal şov”, bildiğiniz “çatal şov” değil...

Şifrelere şifreler

Zeynep’i “İrfan” diye kaydetmezsin mesela. “Zeynel Abi” dersin ki hatırlaması kolay olsun. (Tabii şimdi Selin’ler, Zeynep’ler alınmasın, örnek veriyoruz burada.)
Birkaç sene öncesine geri gidecek olursak, bu telefon meselesi bu kadar meşakkatli değildi.
Sırf telefonunu karıştırmak için sevgilisini bakkala gönderen ya da içki içirip erkenden sızmasını sağlayan genç kadının işi nispeten kolaydı. O zaman ne Facebook var, ne Twitter var. Ne mail vaaar, ne WhatsApp var... Bir SMS’e bakıyorsun, bir aramalara bakıyorsun, hop, tamam. Şimdi meraklı ve çapkın sevgili sahibi kardeşlerimin bir tam teftiş için minimum 20 dakikaya ihtiyaçları oluyor.
Zaten ben size bir şey diyeyim mi. Erkek tuvalete giderken cep telefonunu alıyorsa şöyle hafiften bir kıllanacaksın arkadaş. Taharet esnasında yayın mı yapacaksın? Nedir yani, bilelim.
Şimdi erkeklerin tuvalet meselesini adeta bir “şölen”e dönüştürdüklerini hesap edecek olursak kitap ve dergilerin yerini akıllı telefonların aldığını söyleyebiliriz esasında.
Telefonlar akıllandı, erkeklere de tuvalete telefon götürmek için bahane çıktı iyi mi.
Tabii erkek kısmı da biliyor, o telefon “tuvalet keyfi” esnasında ezkaza masanın üstünde kalsa, didiklenmedik yeri kalmayacak.
Ha, bir de tabii yakalanınca “Benim saklayacak bir şeyim yok, saklayacak olsam niçin ortada dursun” diyenler olabiliyor. Öyleyse niçin Selin’i “Selahattin Abi” diye kaydediyorsun arkadaşım. Peki, ya bilgisayarındaki pornolar niçin “masraf listesi” klasörünün içinde duruyor? Sorarım sana.
Şimdiiiii, sonuca gelelim.
Tüm bunlardan yaka silken bahtsız kız kardeşlerim, iki yola sapıyor. Ya adama yol veriyor ya da karıştırma huyuna.
Cihaz karıştırma huyuna yol verenler artık meseleden yılmış oluyor. Bakıyor ki huylu huyundan vazgeçmez, “Amaaaan!” diyor, bari bırakayım da ben kendi dalgama bakayım. Bakmayınca görmüyorlar, görmeyince huzurları kaçmıyor. İşte öyle, samimiyetsiz samimiyetsiz sürdürüyorlar ilişkilerini.
Bilmiyorum sen hangisini seçersin, sevgili Dedektif Nik Habitus okuru ama diyorum ki, seçsen de biraz rahatlatsan kendini. Samimiyetsizlik, kendine yüklediğin, o saç beyazlatan stresten daha iyidir, bak orası çok belli.
Yazarın Tüm Yazıları