Paylaş
Ölüm kaçınılmaz. Belki de çaresi olmayan, “geri döndürülebilir” olmayan tek mesele şu hayatta.
Peki biz yakınlarını kaybeden insanlara nasıl davranıyoruz, hiç düşündünüz mü?
Acılarına acı mı katıyoruz, yaralarını mı derinleştiriyoruz? Yoksa onlara baş yaslayacak bir omuz olabiliyor muyuz, yalnız olmadıklarını hissettirebiliyor muyuz?
Kayıplardan en zoru şüphesiz ani olanlar. Ortada hiçbir şey, hiçbir hastalık yokken bir anda aramızdan ayrılanlar...
İşte öyle zamanlarda kaybı yaşayanın çevresinden ne duyduğu önemli. Ağzınızı açsanız gözleri dolacak, içi parçalanan bir insan var karşınızda. Düşünsenize, bir anda hayatı, yaşamsal alışkanlıkları değişmiş. Her gün gördüğü insan artık bedenen yanında değil, dolayısıyla bu duruma alışması, hayli zor.
Diyeceğim o ki, bir insana başsağlığına gidiyorsanız çok rica ediyorum “Ay çok erken öldü”, “Ay hiç beklemiyorduk”, “Ay daha dün beraberdik, şen kahkahalar atıyordu” demeyiniz.
Öyle diyeceğinize karşınızdaki insanı kırbaçlayın daha iyi.
Çünkü bu sözleriniz, karşınızda oturan -mesela annesini kaybetmiş- insan için sadece acı kaynağı olacaktır.
Tabii bu laflar “ölüm karşısında ne yapacağını bilememek”ten kaynaklanıyor.
Ne yapılır, ne söylenir ki gidenin ardından?
Kimsenin niyetini sorguluyor değilim, zira acı çeken bir insana ne söyleseniz boş. Ne deseniz kalbinde açılan yaraya derman olmazsınız. Ama kaybın üstüne “Ay daha dün neşeyle koşturuyor ve merdivenleri üçer beşer çıkıyordu, nasıl kalp krizi geçirdi anlamadık valla” deyince sadece ama sadece acısına acı katarsınız.
Ben, bedenen yanımızda olmayan insanların, bedenleri yanımızda değil diye bizimle olmadıklarını düşünenlerden ya da “zamansız olay”lara inananlardan değilim.
Kayıp, ayrılık gibi acı olayların, acıyı yaşayan insanı şu hayatta bir adım ileriye götürmesi için gerçekleştiğine inanırım. Kalp kırıklığı, ölüm acısı, ayrılık acısı, iç sızısı olmasa, tatsız herhangi bir hadiseyi atlatacak yöntemler geliştirmesek, duygusal açıdan deneyim kazanmasak, şu hayatta bir adım ileri gidebilir miydik? Ruhumuzu geliştirebilir miydik?
Böyle taziye olmamalı!
Elbette acı çekerken şu dediklerimi düşünmek olanaksız. O anda sadece her gün yanında olan insanın yüzünü canlı olarak bir daha göremeyeceğini düşünüyorsun.
Duygusal anlamda alıştığın bir hayat standardından kendini alıp çıkaramıyor, başka bir “kademe”ye yerleştiremiyorsun.
İstiyorsun ki hayat, sen kimseyi kaybetmemiş gibi devam etsin, sürsün gitsin.
Fakat sen istesen de, istemesen de, çabuk adapte olsan da, olmasan da, hatta inansan da inanmasan da, daha güçlü olacağın bir hayat bekliyor seni.
Bu yazdıklarımı “Ölüm karşısında Polyanna’ya bağlamış sevgi pıtırcığı” ya da “Kendini ve çevresini çaresizce avutmaya çalışan kız” haletiruhiyesiyle değil, inanarak söylüyorum sevgili kayıp yaşamış, acıyla ruhunu eğitmiş Habitus okuru.
Yakınını kaybeden değil, teselli eden taraftaysanız da, taziye ziyaretinde eğer kayıp yaşamış insanın karşısına geçip “Ay daha dün buradaydı, çok ani oldu bu kayıp, vah vah” diyorsanız, şunu söylemek isterim ki, dermanı olmayan bir derde dert katıyorsunuz...
Paylaş