Paylaş
Bakınız Kızılay başkanı”Kızılay kanı olarak belirtilen kan, Kızılay kanı değil toplumumuzun kanıdır. Bu kan Kızılay tarafından üretilmemiş, hastalık bulaştırılmamış sadece bir ihtiyaç sahibine ulaştırılmak için toplumumuzdan emanet alınmıştır” diyor.
Sağlık Bakanlığı’nın, HIV taşıyan kanın dağılmış olmasıyla ilgili bir eksiği olmadığının altını çiziyor.
Politikacıların, hayati bir hata konusunda “kabahatimiz vardır” itirafını yaptıktan sonra AMA diye lafı bağlayıp kendilerini övecek bir konu bulma hallerinin en müthiş örneği değildir de nedir bu?
HIV taşıyan kanın alınmış ve dağılmış olmasında kan veren kadar bunu alan kurum ve kabahatlidir ve bu işin AMA’sı olmaz, olamaz!
Hem “Kan toplumumuzun kanıdır, biz üretmedik” ne demektir, nasıl talihsiz bir beyandır?
Bu nasıl bir anlayıştır? Kızılay’ın kendi ürettiği pis kanı dağıtması diye bir konu yok ki ortada? Bu nasıl bir dikkat dağıtma, konudan uzaklaştırma yöntemidir?
Sağlıklı kanı toplum bireylerinden toplayıp, ihtiyaç sahiplerine dağıtmak gibi bir ödevi olan kurum, işinde hata yapınca hangi hakla “Ama o kanı biz üretmedik” diyebiliyor?
Evvelki gün Cengiz (Semercioğlu) dedi, ben de bir daha diyeyim: Türkiye’de hayat çok ucuz.
Üstelik ucuz olmasının sebebi, sadece kolayca ölebilmek değil. Hayatını kaybedenin kaybettiğiyle kalması, sorumlusunun da asla bulunamaması, işin en acı kısmı. Hoş, bulunsa da cezalandırılamıyor ya...
Kurumların tepesinde oturanlar suçu top gibi birbirine atıyor, suçlanacak kişi bulunamazsa da konu derhal kapanıyor. 41 kişinin öldüğü tren kazası davasının zaman aşımına uğrayıp düşürülmesi, herhalde en akıllara ziyan örnektir.
Ne diyeyim, şu hayatta şans hep seninle olsun, başına bir haller gelmesin sevgili hayatına gram değer verilmeyen Habitus okuru. Dikkatli ol ve sağlıklı kal ki hatasından sıyrılmaya çalışanların halini seyretmeye muhtaç kalma.
Yaşlanma sorunu
Biraz savrulmuş olacağız ama geçelim “bizim” muhabbetlere.
Efendim, Muhteşem Yüzyıl kadrosuna Mehmet Günsür’ün eklenmesi, ekibin verdiği en doğru kararlardan biri fakat...
Çok büyük bir detay atlanıyor, sebebini anlamak mümkün değil: Hiç kimse yaşlanmıyor!
Tamam, her hafta tüm hatunları plastik makyajla yaşlandırmak çok zor, fakat “oğlundan genç anne” de pek olmuyor, sayın dizi yetkilileri. Mehmet Günsür’ün de Nur Aysan’dan yaşça daha büyük olduğunu bildiğimiz için, mesele inandırıcılığını kaybediyor.
Diyorum ki, madem konu yüzde yüz tarihi gerçeklere uygun değil, kurmaca taraflar da var, dizide kimse yaşlanmayacaksa bari bir masal uydurun. “Osmanlı kadınları hiç yaşlanmazmış, 30 yaşına gelince dururlarmış” deyin de aynı nesil gibi görünen anne-baba ve oğulların durumu gözümüze batmasın.
Herkes genç kalacaksa, Hürrem 50’li yaşlarında nasıl görünecek, merak ediyorum.
Paylaş