Paylaş
Bu tünelin içine girdiğinizde birden ülke değiştirmiş gibi hissedersiniz, zira şehrin trafik konusunda en medeni yoludur.
Tek ihlal dahi göremezsiniz. Herkes takip mesafesini bilir, üstelik ibre 70’in üzerine çıkmaz.
Slalom hareketleriyle terör estirip önündekinin tamponuna yapışan, selektör yapmaktan orta parmağı titrek kalmış taksicileri bir de bu tünelde görün.
Hepsi korkudan tırıs tırıs sürerler araçlarını, kuzu gibidirler.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü bu tünelde 70’in üzerine çıkanlara anında 300 lira ceza kesilir. Kaçış yok. Hız yaptın mı, ödersin.
Ne olmuş, biliyor musunuz?
Tünel yeni açıldığında hız sınırının üstüne çıktıkları anda 300 lira cezayı yiyeceklerini bilmeyen çakallar, ay boyunca kullandıkları tünel onlara 30-40 bin lira olarak geri dönünce tövbe etmişler.
Cezayı yiyince uyanmışlar, muma dönmüşler haliyle.
Yaşamakta olduğumuz dünyada ne yazık ki “para kaybetme korkusu”ndan daha büyük bir motivasyon yok.
Para kaybetme korkusu, endişe verici olduğu kadar büyük bir kitlede kendinin (ve başkalarının) canını korumaktan, insanlıktan, vicdandan, akıl-mantık kaidelerinden ve tüm inançlardan daha büyük...
Tabii tünelin çıkışını görün bir de... 60’la giderek sabrını sınayan tüm sürücüler o yol bitti mi basarlar gaza. Tünelde yapamadıkları cambazlıkları yapar, rahatlarlar.
Tüneldeki bu hallerimiz, aslında trafiği adam etmenin ne kadar kolay olduğunu gösteriyor.
Emniyet şeridine konulan polisin yakalayabildiğine 650 liralık ceza kesmesi, hatta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Beyaz Masa’nın vatandaşa fahri polislik yetkisi verip “ihlalleri çekin gönderin” demesi, aynı konuda gazetemizin çaba göstermesi olumlu gelişmeler, ancak yeterli değil.
Bu iş için öncelikle sorumlu vatandaşların değil, devletin ayağa kalkması lazım.
Teknoloji yatırımı yaparak şehrin yollarında devrim niteliğinde bir sistem kurmak, trafik cezalarını artırıp, ihlalleri sadece trafik polisleri aracılığıyla değil, bu sistem yardımıyla yakalamak, Ulaştırma Bakanlığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ortak dev projesi olmalı.
Güç simgesi olan şov projeleriyle uğraşmayı bir kenara koymak siyasi stratejiler açısından uygun olmasa da, gerçek ve büyük sorunları çözmek, devletin başlıca görevi.
Başka bir ülkede olsa “insanlıktan çıkış” sayılacak ihlallere alıştık. Hem yayanın hem de sürücülerin ihlalleri normalleşti, hayatımızın bir parçası haline geldi.
Trafik konusundaki en büyük çözüm, Ulaştırma Bakanlığı’nın önayak olacağı bir teknoloji devriminden, trafik cezalarını ödenemeyecek kadar yüksek meblağlara yükseltmekten ve bu cezaların uygulanması için gerekli teknolojinin kullanılmasından geçiyor.
Hangi ihlale ne ceza var?
-2013 itibariyle takip mesafesi bırakmama cezası sadece 77 lira. O da yakalanırsa tabii.
Zincirleme kazaların tek sorumlusu olan bu ihlale bu değer biçilmiş. Zaten takip mesafesi bırakmayanı yakalamak zor, o nedenle bu ceza cezadan bile sayılmaz.
-Kırmızı ışıkta durmamak sadece 166 lira. Bu da “Yol boşsa bas gaza geç, yakalanırsak bakarız” anlamına geliyor.
Alkollü araç kullanmak ilk seferde 700, ikinci seferde 877, üçüncüde ise 1407 lira.
Alkollü araç kullanmanın herhangi bir biçimde affı olmamalıydı oysa ki... İlk seferde ehliyete el konmalı, “tank cipli ensesi kalın”ların bile belini bükecek kadar yüksek bir meblağ olmalıydı.
-Hız sınırını aşanlara verilen en yüksek para cezası 343 lira. Yanında kefen bedava!
-Kazayı yetkililere bildirmemek, kaza yerinden ayrılmak sadece 166 lira...
“Para ve fişlenme korkusu”ndan başka korkusu olmayanlar parasını verecek ve gaza basıp gidecek...
Aksi mümkün mü?
İsterseniz bu yazıyı trafikte hiçbir şeyin değişmeyeceğini ispatlayan; ispatlamakla kalmayıp adeta kanunlaştıran “Saygısız araç kullanmak, dışarı çöp atmak ve seyir halinde telefonla konuşmak 77 lira” cümlesiyle bitirelim.
Paylaş