Savrulup gitmek

Savrulup gidiyoruz hayatta diyor Bengü... Bir an varız, bir an yokuz ya sahi...

Haberin Devamı

Hayatlarımız o incecik pamuk ipliklerine bağlı. Ve ne yazık ki biz eğirmiyoruz o ipleri... Ne kadar kalın olacağını tayin edemiyoruz...
Zaten tayin etsek ne olacak ki... Adı üstünde pamuk ipliği...
Elbet bir gün kopacak. İşin sırrı yaşadığını hissedebilmekte...
Bir nefes alıp buna on kere şükredebilmekte...
Bengü “O anları yaşayın, çünkü ben öyle yapacağım” diyor...
Yüreğimizi ağzımıza getirdikten sonra, tatsız bir kazanın sonunda, bizi, bize anlatıyor...
Bir “idrak” anı yaşamak için hep o savrulmaları yaşamak zorunda gibi davranıyoruz...
Hiç fark etmeden güzel olanı görmeyen renk körlerine dönüşüyoruz...
Komşunun tavukları bize güzeller güzeli tavus kuşları gibi görünüyor, elimizdekinin farkında olmadan, yaşadığımız anların tadına varmadan, ayakta uyuyarak yaşıyoruz...
Kötü niyet göre göre önümüze çıkan herkese, her şeye temkinli yaklaşmaya, şüphelenmeden nefes bile almamaya alışmışız.
Her adımda bir bit yeniği, her ilişkide bir çıkar arıyor, “an”ları işkillenerek geçiriyoruz...
Dürüst olmayan ilişkilerden aklımızca tüm insanlığa dair ders çıkarıp, kırılmayacak kalpleri kırıyoruz.
İyiliğe olan inancımız azalıyor...
Ayaklarındaki çamuru başkasının paspasına silenler, kapkara kalbinin iyiliğine bir dünya adamı inandırmışlar sayesinde, dünya berbat bir yermiş gibi görünmeye başlıyor...
Canımızı sıkarak çözülmeyeceğini bildiğimiz kontrol edemediğimiz meselelere yüreğimize bıçak saplamışlar gibi üzülüyoruz...
Halbuki bıraksak ya rüzgara, kendi kendine silinir, süpürülür ne kadar çalı-çırpı varsa...

Haberin Devamı

Bir bakmışsın vakit geçivermiş...

Yaşanan bir yerin güzelliği yabancı insanların birbirlerine nasıl davrandıklarıyla tayin edilirmiş ya, hoyratlık görmeye o kadar alışmışız ki, aksini bilmiyoruz bile.
Yol verenler, sabah günaydını eksik etmeyenler, birbirlerine ailesine gösterdiği ihtimamla davrananları gördüğümüzde bile, anında unutuveriyoruz. Akılda kalanlar hep hoyratlığın tortuları oluyor...
Fakat...
Güzellik gözden kaçtığında, işte o “an”lar da kaçıyor...
Bir bakmışsın akşam olmuş... Sahi ya, tatilcileri görüp sinirleneli, çalışıyor olduğuna üzüleli daha iki saat olmamış mıydı?
Bir bakmışsın gün geçmiş...
Ayol daha birkaç saat önce tersinden kalktığın bir pazar-tesiyi yaşamıyor muydun?
Bir bakmışsın kış bitmiş yaz olmuş... Kışın acı güzelliğini kaçırmışsın şikayet etmekten; güneşin yakma vakti gelmiş.
Hep bunu istemiştin ama şimdi de mutlu değilsin çünkü güneş kavurmasın, tatlı tatlı okşasın istiyorsun...
İnsan değil miyiz, sahip olmadığımız ne varsa onu arzularız...
O esnada “an”ları kaçırırız. Çünkü hep bir sonrakinin, henüz erişilmemiş olanın, yanımızda bulunmayanın, sahip olunamamış malın peşindeyizdir...
Tüm bunların da; ya başımıza bir haller gelince, ya da biri söyleyince idrakına varırız...
İnsanız işte, yaşadığımız anın değerini kendimiz değil, bir başkası hatırlattığında anlarız...
Birden endişe sarıverir; sanki kendi anlarımızı bir yabancı çalacakmış gibi...
Bizim tavuklar, bir başkası alınca tavus kuşu olacak ya hani...

Yazarın Tüm Yazıları