Paylaş
Halkın karşısına çıkıp elini neresine koyacağını bilemeyen, şaşkın hareketler yapan veya beden diline yatırım yapmayan politikacılar, istedikleri kadar samimi olsunlar, başarı elde edemeyeceklerini biliyorlar. Örnekleri ülkemizde mevcut. Hissiyat olarak halk adamı olmakla “vur ensesine, al lokmasını” arasındaki ince çizgide gidip gelen politikacıları düşünün.
“İşini bilen” politikacılar ise, beden dili uzmanlarıyla çalışıyor, ellerini nasıl kullanacaklarını, nasıl göz teması kuracaklarını, kısacası tüm jest ve mimiklerini önceden tasarlıyorlar. Hatta sonradan öğrendikleri beden dilini, kendi doğal hal ve duruşlarının bir parçası haline getirmek için bir hayli vakit harcıyorlar.
Bunun da ülkemizde örnekleri ziyadesiyle mevcut. (İcraatlarını desteklemeyenlerin bile konuşması ve duruşundan etkilendiklerini itiraf ettikleri politikacıları düşünün.)
Evvelki gün, tüm dünyanın nefes nefese takip ettiği başkanlık yarışını Obama kazandı.
Karşısında ise “vücudun konuşmadan söyledikleri” konusuna Obama kadar vakit ayırmadığı açık olan Romney vardı. Eğer Romney, beden dilini onun kadar iyi kullansaydı, toplulukları etkilemek konusunda büyük fark yaratan bu “ufak” detayı atlamasaydı, acaba kazanan isim değişir miydi?
Barack Obama, beden dilini derslere konu olabilecek kadar iyi kullanan bir politikacı. Fakat aynı yorumu Romney için yapmak mümkün değil. Zira dikkatli gözler, halk önünde yaptığı tüm konuşmalarda gözlerini karşılıklı flörtleşen Türk filmi karakterleri gibi kırpıştırdığını kaçırmadı...
Romney, bırakın alkol veya sigarayı, onu kahveden bile uzak tutan Mormon hayat tarzının ona doğal bir “hediyesi” olan akça pakça mizacına çok güvenmiş olmalı.
Eğer beden dilini atlamamış olsaydı, Ayşegül bebekler gibi göz kırpıştırmasının, karşısındaki insanlar üzerinde, alt bilinç düzeyinde güvensizlik ve kafa karışıklığı yaratacağını düşünür ve önlemini alırdı. Eğer izlemediyseniz, Youtube’dan Romney’in bir konuşmasını bulun ve izleyin.
Her cümlesinden sonra, destekçilerinin onu alkışladığı eslerde gözlerini hiç durmadan kırpıştırdığını göreceksiniz.
Normalden fazla göz kırpıştırmayı, beden dili çerçevesinde düşünecek olursak, karşımıza “belirsizlik, güvensizlik” gibi kelimeler çıkar. (Mesela karşınızdaki insana soru sorduğunuzda, yanıt beklerken veya bir konuyla ilgili görüşünüzü belirttikten sonra karşınızdakinin onayını almak için gözlerinizi kırpıştırırsınız.)
Şu durumda, karşıdan bakan izleyici Romney’in her cümlesinden sonra dudaklarının gerilmesini, hafif gülümsemesi ve gözlerini kırpıştırmasını birçok insanın “laflarına çaresizce onay bekliyor” olarak değerlendirmiş olduğunu söylemek mümkün.
Sebebi lensleri mi, “onay arayışı” mı?
Eski bir FBI ajanı ve beden dili uzmanı olan, Beden Dili kitabının (Türkçe çevirisi Alfa Yayınları’ndan çıktı) yazarı Joe Navarro’ya, Twitter üzerinden Romney’in bu davranışını nasıl değerlendirdiğini sordum.
Navarro, Romney’in bu halinin sosyal stresten kaynaklanabileceğini ancak başka faktörlerin de söz konusu olabileceğini söyledi.
Zaman zaman gözlerinin hayli kırmızı göründüğünü ekledi ve göz kırpıştırmasını lens kullanması ve sık seyahat ettiği için gözlerinde kuruma yaşamasına bağladı.
Zira gözlemlerine göre, konuşmalarında en fazla göz kırpıştırdığı eyaletin, rakımı yüksek bir eyalet olan Colorado imiş.
Romney’in durmadan göz kırpıştırmasının “çaresizce destek araması” olarak algılanabileceğini ve sorun lenslerinden kaynaklanıyorsa bu haline bir çözüm bulmuş olması gerektiğini söyledim.
Bunun doğu olduğunu, Romney’in iyi bir konuşmacı olmasına rağmen göz kırpıştırma oranı diğer politikacılara göre fazla olduğunu aktardı.
Romney’in bu durumu, iletişimde “detay” olduğunu düşündüğümüz beden dilinin başarı pastasında ne kadar büyük bir paya sahip olduğunu gösteriyor.
Paylaş