Paylaş
Türkiye eski başbakanlarından, aynı zamanda bir sanat eleştirmeni de olan Bülent Ecevit’in Zeid’in işlerine yönelik düşünceleri...
Bakın ne diyor Ecevit: “Zeid’in çalışmalarını oluşturan bilginin kaynağı uluslararası hayat tarzıdır. Aynı zamanda, mozaik kompozisyonların içinde taşıdığı enerjiden de etkilenmiştir Zeid. Ortaya çıkan, insan ruhunu ve doğal unsurları dışarıda bırakmayan bir soyut sanat formu olmuştur. İşte bu, Anadolu’nun ozanlarına da ilham vermiş olan ruhun ta kendisidir...
1980’den bir otoportresinin altında ise Zeid’in kendisini anlattığı cümleleri yer alıyor: “Ben, dört ayrı medeniyetin mirasçısıyım. Otoportremde ellerim İranlı, elbisem Bizans, yüzüm Giritli ve gözlerim de doğulu fakat... Bu resmi yaptığım esnada bunların farkında değildim bile...”
Fahrelnissa Zeid’in ruhunu akıttığı soyut resimlerine baktığımızda, hakkında söylenmiş veya kendini tarif ettiği cümleleri okuduğumuzda, aydınlık Türk kadınının tarifini görüyoruz aslında.
Aydınlık ve çok kültürlü bir Türk kadınını anlatıyor. Hatta sadece kadınları değil, Anadolu’nun yüzyıllar boyunca ışık saçmış insanlarını anlatıyor Zeid. “Ben yaptım oldu” kültürünün üzerimizi kapladığı, meraksızlığın övüldüğü, hayatın renklerinin azaldığı bir dönemde, zenginliğimizi aslında nereden aldığımızı tekrar hatırlatıyor.
En bunalımlı zamanlarında bile resimlerinde göz alan renklerinden vazgeçmemiş Zeid. Kırmızı, sarı, yeşil, mavi, mor... Renkler, en canlı, en hayat dolu halleriyle akmış resimlerinde.
Ne söylüyor o renkler? “En kötü zamanlarınızda bile kim olduğunuzu hatırlayın” diyor... “Etrafınızdaki karanlığın sizi değiştirdiğini sanmayın, o kırmızı, o mavi, o mor illa çıkacak yer bulur” diyor.
“Nereden geldiğinizi, hangi zengin toprakların insanı olduğunuzu hatırlayın” diyor Zeid o en karanlık tablonun içinden dahi gözlerinizi alan kırmızısıyla. Çarpan sarısıyla, yeşiliyle, turuncusuyla...
Ben bunları duydum bu sergiyi gezerken. Bilmem siz ne işitirsiniz o tablolardan. Soyut resim bunu yapmaz mı zaten?
Ressam duygularınızı eşeleyip çıkarmaz mı?
Bazen de ruhunuzu hızla tuvale doğru çekip yutmaz mı?
Hayatı, devinimi, umudu, düş kırıklığını... Hisleri tetikleyen ne varsa hepsini iyice yoğurup anlatmaz mı?
İnsana kim olduğunu hatırlatmaz mı?
Tüm dünyaya Zeid’i tanıtıyor
Temmuz ayında İstanbul Modern’deki Fahrelnissa Zeid sergisini gezdikten sonra hem Zeid’i hem de kısaca ailesi Şakir Paşaların öyküsünü anlatan bir yazı kaleme almıştım. Sergi 30 Temmuz’da bitti ancak Londra’da bulunan Tate Modern’daki sergi ekim ayına kadar sürüyor, daha kapsamlı olan bu sergiye İstanbul Modern’den de sekiz eser gönderildi.
Tate Modern, gönüllü olarak çok önemli bir misyon üstleniyor. Amaç, Fahrelnissa Zeid’in sanatını bugüne aktarmak, yeni nesillere ve onun sanatı ile tanışmamış herkese Zeid’i anlatmak.
Zeid, ülkemizin güzel sanatlar alanında resmi eğitim almış ilk kadınlarından, Sanayi-i Nefise’nin ilk mezunlarından. Kadınların etkin olarak sosyal hayatta yeri olmadığı bir dönemde tabu yıkanlardan...
Tate Modern, bu güçlü kadının adını tüm dünyaya yeniden duyuruyor.
Kadınların yaşam tercihlerine müdahale etme cüretini gösterenlerin döneminde, Zeid’in mesajına iyice kulak vermeli. Medeniyet üç beş meczubun değil, böyle kadınların omuzları üzerinde yükseliyor.
Paylaş