Paylaş
Bunu okuduğumda birkaç sene öncesini düşündüm.
Yatağımın üzerinde oturmuş, çocukluk fotoğraflarıma bakıyordum. Gariptir, şimdi oturduğum evde, 99 depreminde yıkılan ve çocukluğumun büyük bölümünün geçtiği Yalova’daki yazlığımızın kokusu var.
Açık pencereden içeriye Marmara’dan tatlı bir yaz esintisi girdiğinde, gözümü kapatacak olsam Yalova’dayım... Dickens’ın tam aksi, dünyanın en güzel çocukluğunu hatırlıyorum.
Belki aynı Marmara’nın farklı iki kıyısında olmasındandır: Güneşin ısıttığı ahşap pervazı, perdeler, pikeler, yeni yıkanmış havlular Marmara’nın meltemiyle karışınca, ortaya çocukluğum çıkıyor.
İşte, o sene biraz mutsuz bir dönemimdeydim. Hani insan mutsuz olduğu zaman, henüz bunun sebeplerini kendine itiraf edemediğinde geçmişi özler ya...
Deli gibi, aklını yitirmiş gibi, sanki biraz daha zorlasam zaman yolculuğunu keşfedecek gibi geçmişi özlüyordum.
Mutsuz olduğun zamanlarda elde değil, geçmişi düşünüyorsun. Geleceğe bakıp umutlanacak halde değilsin o sırada, için ezilirken yarını, hatta bir saat sonrasını bile göremiyorsun...
Biraz da kaçış sayılır geçmişi özlemek. Çocukluğu, lise yıllarını, üniversiteyi, ilk çalışılan işi...
Kiminin tadı az acı olsa bile özlüyorsun. O döneme ait bir defter, bir kitap, o sayfaların kokusu, o dönem kullanılan parfüm...
“Zaman yolculuğu yapılamaz” demesin kimse, eski bir parfümü koklamak mesela, zaman yolculuğu değildir de nedir?
***
Mutsuz olduğumuzda çoğu zaman kaçarız. Halihazırda olan düzeni bozmaya korkarız, mutsuzluğumuzu itiraf etsek bir bedel ödeyeceğizdir çünkü. Kurduğumuz düzen bozulacaktır, işimiz gücümüz etkilenecektir, evliliğimiz bitecektir veya ne bileyim, yaşadığımız yer değişecektir...
Farklı yollara saparız. Kimisi başkalarında arar çıkış kapısını. Kendine itiraf edemediği mutsuzluğunu başkası çözecek sanır.
Çözemez elbette, insan kendine “Ben iyi miyim?” diye soramadıktan sonra hangi kadın, hangi erkek merhem olabilir ki ona?
Hayatın, mutsuzluğun seni kemirse de sürdürürsün düzenini.
Sonra burnuna bir koku gelir.
Çocukluğunun kokusu mesela.
“Proust etkisi” denilen tam olarak bu işte: Avaz avaz ağlamaya başlarsın, “Ben çocukluğumu istiyorum” diye... Gelmeyecek bir dönemi özlediğini sanırsın ama...
Aslında son derece mümkün olan bir hissi, gelecekteki mutluluğunu, başına gelecek güzel şeyleri özlüyorsundur.
Esasında aradığın çocukluğun da değildir. Koşulsuz, saf hislerle sevildiğin, duygularının suistimal edilmediği bir zamana dönmek istersin. Bir koku, bir esinti burnuna o hisleri geri getirir.
Mutsuzluğunun itirafıdır aslında bu.
Eğer o koku karşısında hissettiklerini dikkate alırsan, hayatın değişmeye başlar...
Bir bakıma, kokunun canını acıtmasıyla başlar iyileşme süreci...
¡¡¡
Bir koku duyduğunuzda içiniz acıyorsa...
Tarifsiz bir özlem duygusu her hücrenizi kaplıyorsa...
Hissettiklerinize kulak verin. Hayatınızda doğru gitmeyen ne varsa, önemli bir ipucu veriyordur belki...
O kokuyu dikkate alırsınız...
Belki iyileşmeye başlarsınız...
Paylaş