Buzdolabında kaskatı olmuş bir profiterol gibi görünen genç James Bond Sean Connery’i mi tercih edersiniz, sakallarına ak düşmüş karizmatik halini mi?
80’ler dizisi 21 Jump Street’teki, teneffüste koşup terlemiş ortaokul çocuğu kılıklı Johnny Depp’i mi tercih edersiniz, şimdiki halini mi?
Titanic’te Kate Winslet’in çocuğu gibi duran Leo’yu mu, yoksa şimdiki halini mi?
Örnekleri daha çoğaltırım ama uzatmayayım.
Cevaplarınızı duyuyorum, kadınların çoğu aynı cevapları veriyor çünkü. Ben dahil.
Doğruya doğru. Erkeklere yaş aldıkça “Haah, oldu şimdi, kıvama geldi” diyoruz.
Kazanovalık müessesesine hiç girmeyeceğim, o hep baki. Sadece sebepleri değişiyor.
20’lerde, çadır, mümkün olduğu kadar çok festival alanında kuruluyor. Yaş icabı.
30’lara gelindiğinde uzun vadeli ilişki dönemleri yaşanırken bazen konaklamalı, bazen konaklamasız festivallere gidiliyor.
40’larda -hele de uzun bir evlilik söz konusuysa- yine imkan bulunduğunda kimi butik festivallere uğranıyor.
50’lerde de erkek depresyonu denen hadiseden dolayı festival dönemi yeniden açılıyor.
Daha ileri yaşlarda bir takım pazar konserlerine gidiliyorsa eğer, o da gençliğe olan özlemden.
Durum bu yani, o yüzden Kazanovalığı bir geçelim.
Ayrıca hiç bana “Erkekler hep çocuk kalıyorlar şekerim” demeyin.
Maçı kazandıklarında birbirlerinin enselerine yapışıp löy-löy-löy yapmalarından ya da playstation oynamalarından değil, geçen yıllarla birlikte edinilen tecrübelerden ve basitçe “yaş almalarından” bahsediyorum.
Öte yandan bir erkeğin çirkin, yaşlı olması karizma sebebi olabiliyor, üstelik bu hoşlarına da gidiyor. (Bir kadına çirkin, yaşlı ama karizmatiksin deyin bakalım, nasıl yiyorsunuz kafanıza çantayı.)
Neyse, işin özeti şu, erkeklerde, büyük, iyidir diyor kadınlar! Yaş yani.
Biz böyle derken erkekler tam aksini istiyor!
Sürekli bir tazelik, gençlik, bir Adriana Limagil sevgili arzusu!
Ne zoruma gidiyor, biliyor musunuz? Erkekler “yaş alırken” kadınlar yaşlanıyor... Çirkin kadına tahammül yok! Bu cümle üzerine kurulmuş, “güzellik” adında koca bir sektör var yahu! Medya, moda ve kozmetik dünyasının “Zayıf, güzel ve genç kadın iyidir” dayatmasını da eklemeden geçmeyelim tabii.
İşte tam da bu yüzden kadınlar daha 30’a gelmeden farazi kusurlar çıkarıyor, “Memem söndü, yanaklarım buldog köpeği, gıdım muhallebi gibi oldu diye ağlıyor, ergenliğini yeni bitirmiş tazeleri kıskanıyor.
Daha 20’ler son bulmadan başlayan bu yaşlanma korkusu ilerleyen yıllarla birlikte çaresiz bir kabulleniş ve kendini estetiğe-detoksa-spaya veriş şeklinde kendine yeni yollar buluyor.
Kadında güzel “yaş almanın” desteklendiği, beğenildiği, seksi bulunduğu bir vakit gelecekse eğer, ben ona yetişmek istiyorum.
Çok sıkıldım
Bu hafta salıdan giriyoruz köşemizi. Bu defa çabuk sıkıldım, ondan. Çünkü pazar itibariyle çarşambaya kadar ben de kendimi detoksa-spaya-rejime vermiş bulunuyorum. Yaşlandım diye değil, iş icabı efendim. Bizim Elele’de dedik ki, maksat kadınlara hizmet, her birimiz farklı bir zayıflama yöntemi deneyelim, en işe yarayan yöntemi bulalım, yazalım. Bana da Richmond Nua’daki Bikini Kampı düştü. Böyle işe can kurban. Deneyimlerimi aktaracağım.
Neyse, haydi sıkıntılarımıza başlayalım: - Didem Erol artık Tarantino-marantino demesin. Tarantino çıksın, “Ay lav Daydım Errol (a.k.a Dana Flynn) verimaç, sütümü kesmesin aman” desin. Bir de öyle görelim. - Güneş gözlükleri güneş batınca çıkarılsın. Bakınız, adı üstünde. GÜNEş gözlüğü, alacakaranlık gözlüğü değil. Anladık, bütün gün güneş gözlüğü taktığınızda onu birden çıkarınca kendinizi eteğinizin altına külot giymemiş kadar eksik hissediyor olabilirsiniz. Ama lütfen. Çıkaralım o gözlüğü. Bak, akşam oldu. - Erkekler pantolonun altına parmak arası terlik giymesin. Bir de omuzlarına 90’ların gençlik filmi karakteri gibi kazak bağlanmasın. Lakost kazak... - Erkekler demişken, dar kot da giymesin onlar. ıngiliz tarzı bizi bozar kardeşim. Hem, sonra akşam nasıl çıkarıyorsunuz o pantolonu sorması ayıp? Pişik olmuyor mu sıcakta? Ayrıca Tan Sağtürk’ü taytla yeterince gördük, bence bu yeterli. - Bonus sıkıntı: Google, kocaman kadın çantaları için bir arama motoru geliştirsin. Yazalım “search” alanına “ev anahtarı”, “ruj”, “tampon”, cep telefonu”, basalım “enter”a, şıp diye yerini söylesin. Tombalacı gibi çanta karıştırmaktan çok sıkıldım. Yahu o anda aradığım obje neden bir türlü elime gelmez de aramadığım zaman kolayca bulabilirim? Cep telefonu ararsın, gözlük kabı gelir. Kalem ararsın, lipgloss gelir. Bu nasıl oluyor? Google, duy beni.