Paylaş
Anlatayım.
Önce üstünüze bir kamyon geliyor hızla.
Durmayacağını anladığınızda kalbiniz daha hızlı atmaya başlıyor. Saniyeler içinde darbe anı geliyor... Darbeden sonra her şeyin biteceğini, duracağınızı, sakinleşeceğinizi sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz.
Çünkü hayat yavaşlıyor ve kabus devam ediyor. Kamyonla birlikte sürükleniyorsunuz, çığlıklar, ağlamalar duyuyorsunuz ve sonunda pis, ne olduğu belirsiz bir sessizliğin içine düşüyorsunuz...
Ardından ne olduğunun farkına varıyor, sakinleşmeye gayret ediyorsunuz. Titremenizi bastırmaya ve kalbinizin yerinden çıkacakmış gibi atmasına mani olmaya çalışıyorsunuz.
Sonra etrafınıza bakıyor, birilerinin zarar görüp görmediği konusunda endişeleniyorsunuz. Gördüğünüz manzaraya, olanlara inanamıyorsunuz. Ve hemen ardından gelen öfke patlaması...
Evvelki gün ‘Canımız Sokakta’ ekibiyle beraber İstanbul’daki sokak tacizini ve çözümlerini masaya yatırmak için Sabancı Üniversitesi’ndeki panel için yola çıktık.
Okulun kapısındaki kavşakta, kırmızı ışıkta durmayan bir inşaat kamyonu, benim de içinde bulunduğum servis otobüsünün ortasından hızla çarptı.
Darbeden sonra kamyon şoförü elimi uzatsam yakasına yapışabileceğim kadar yakınıma gelmişti.
Biraz daha hızlı çarpmış olsaydı kamyon, otobüsü rahatlıkla devirirdi. İçinde bulunduğum araç sarsıldı ama devrilmemeyi başardı...
Kamyonun çaptığı tarafta (ki bu ben ve ekibimizin de oturduğu taraftı) camların büyük kısmı öğrencilerin başına indi. Servis şoförü ise başını hızla ön cama vurdu, cam kırıldı ve şoför yaralandı.
Öğrenciler ise daha şanslılardı, ufak yaralanmalar ve sarsıntı dışında daha büyük bir sorun, bir can kaybı yaşanmadı...
Kimse farkında değil mi?
Kampüs, inşaat kamyonlarının vızır vızır geçtiği bir yol üzerinde bulunuyor ve her gün onlarca üniversite servisi bu yolu kullanıyor.
Öğrenciler, okulun giriş kapısında yaşanan bu can pazarı hallerinin ilk olmadığını söylüyorlar. Ne yazık ki hiçbir kamyon “mecbur kalmadıkça” kırmızı ışıkta durmuyor okulun kapısındaki ışıklarda.
Yani İstanbul yönünden gelen ve okula sola dönüş yapan servisler, her zaman tehlikede. Merak ederim, Tuzla Belediyesi Başkanı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü farkında mı bu durumun acaba?
Yüzlerce üniversite öğrencisini taşıyan bir yoldaki serseri kamyonların nasıl bir tehlike yarattığını biliyor mu?
Kırmızı ışıkta durmayan bir kamyon şoförüne ne desek az.
Eğer bir adam, kırmızı ışıkta durmuyorsa, onun ölmekten, öldürmekten korkmadığını anlıyoruz, dolayısıyla ona “Kurallara uy, kırmızı DUR anlamına gelir” demek boşa nefes harcamak gibi...
Üniversite giriş kapısında oluşan tehlikeli durumları engellemek için kamyonların yolunu kesmek gerekiyor demek ki. Buradan yetkililerin kulağına su kaçırmış olalım ve soralım: Üniversite girişine farklı bir düzenleme yapmak, serseri kamyonlara dur demek çok mu zor?
Paylaş