İngiliz bilim adamlarının laf olsun diye yaptıkları bir araştırmaya göre Türkiye’deki erkeklerin dikkat dağılması yüzünden yaptığı kazalarda yazın yüzde 56 artış görülüyormuş.
Sebebi de kadınlarmış. Sunulan raporda, sıcaklık artışından ötürü açık bırakılan bacak, sırt, ayak; bunun yanı sıra dekolte ve tişörtten belli olan meme uçları, dikkati en çok dağıtan unsurlar olarak sıralanmış. Yemin ediyorum, hep o Farrah Fawcett denen kadın yüzünden oldu bunlar. Charlie’nin Melekleri yayınlanmaya başladığında o meşhur kırmızı mayolu pozu vermeseydi belki meme ucu “kadınların seksi yerleri” listesinde bu kadar üst sıralara yükselmeyecekti. Bu kabus 70’lerde başladı yani. Ondan önceki örneklere bakacak olursanız, Marilyn Monroe olsun, efendim, Jayne Mansfield olsun, tüm bu ünlü şahısların, tosbağa ya da deniz kabuğu biçimli bikiniler kullandıklarını ya da memelerine scud füzesi görünümü veren sutyenler taktıklarını göreceksiniz. Sonra bir gün Farrah geldi, o pozu verdi ve her şey değişti. Olan da bize oldu! Ortaokul-lise zamanlarında yazları havuz-deniz kenarında, mayodan belli olmasın diye, meme uçlarını yara bandıyla kamufle etmemiş bir genç kız var mıdır? Peki ya sutyenimizin içine özenle şekil verdiğimiz pamukları yerleştirmemize kaç puan? Canım, aslında ayıp olduğunu düşündüğümüzden değil, o yaşlarda da büyük olay olurdu meme ucu görünen kız. Erkekler birbirlerini dirsekler, en fenası da alay ederlerdi. Sonra o erkekler büyüdü. Alay etmeyi ve birbirlerini dirseklemeyi bıraktılar. Hepsi birer yetişkine dönüşünce, hareketlerini kontrol etmeyi öğrendiler, sakinleştiler. Artık meme ucu görünce daha “olgun” davranmayı başarabiliyorlardı. Nasıl mı? Elbette gözlerini kilitleyerek... Bakınız, eğer karşınızdaki erkek araba farı görmüş tavşan gibi duruyorsa bilin ki meme uçlarınız ufuk çizgisini göstermektedir. Derhal önleminizi alınız. Yara bandınızı yapıştırınız. Ortamı ısıtınız. Memelere fön makinesi tutunuz. Tutunuz ki adam gözlerinize bakabilsin. Tutunuz ki hayat normal seyrinde devam edebilsin. ¡ ¡ ¡ Alın işte, yine çifte standart, yine çifte standart. Bir erkek görmedim ki “Aman meme ucum tişörtümden belli olmasın” diye kaygılansın. Sıcakladın mı, hemen çıkar üstünü. Sutyen derdi de yok, oh ne ala. “Edeleli vicud” sahibiysen hele, yandık. Her fırsatta tişörtünü çıkarıp gururla mal beyanında bulunma arzusuyla yanıp tutuşacaksın. Boşuna mı indir-kaldır yaptın bütün kış, değil mi ama! Çıkarmayacaksın o tişörtü arkadaşım. Biz çıkarıyor muyuz. Ben senin meme ucunu görmek zorunda mıyım. Ayrıca çok rica ediyorum bir yara bandı da yapıştırıver oraya. Ha, yapıştırmıyor musun? O halde olacaklardan sorumlu değilim. Beach’lerde ve çeşitli tatil beldelerinde ben de seninkilere gözlerimi dikeceğim. Artık birbirimizin memelerine doğru konuşur, dururuz...
Dereyi görmeden...
Perşembe günü hatırlarsanız size Ozan Doğulu’nun albümünü dinleyeceğimi ve bugün yorumlarımı aktaracağımı söylemiştim. Neymiş, dereyi görmeden paçaları sıvamamak, işi yapmadan havadisi vermemek lazımmış. Ozan aniden Ankara’ya gidince bizim perşembe programı yatmış, benim seyahatim yüzünden de buluşmamız bir hafta sonrasına ötelenmiş oldu. Annem böyle zamanlarda “Kısmet, çocum” der. Hah işte, aynen öyle.