Paylaş
“Jennifer Aniston’a bunu yapmayacaktı...”
“Jennifer Aniston şu anda kahkahalarla gülüyordur...”
“Eden bulur, işteeee kader ağlarını ördü! Angelina, Jennifer’a ettiğini buldu...”
¡¡¡
Biri Facebook durum bildiriminde “Jennifer Aniston geçen arkadaşımın WhatsApp kızlar grubunda ‘Uff bktm artk bu mhbbttn ytr ymn edyrm .s’ yazmış” yazsa, şaşırmayacak hale eriştik tahmin ediyorum.
İnsanın kendi dünyasında, kendi sahip olduğu kısıtlı bilgiler ışığında bu kadar iştahla “Ah alanın ahı yerde kalmaz”cılık oynaması, esasında olayın kendisine verilen tepki değil.
Meşhur insanların ilişkilerinde olan biteni değerlendirirken, kendi başımıza gelen haksızlıkları düşünüyoruz. Eğer ortada adaletsizlik, hak yeme, aldatma, “yetim hakkı çalma” gibi konular olduğunu düşünüyorsak, iç dünyamızı yansıtan cümleler kurma eğilimi gösteriyoruz.
Yoksa Jennifer Aniston’ın evde “nispetli şarkılar eşliğinde kızlar partisi” verdiğini görmüş değiliz veya Angelina Jolie “Brad de çok saldı yha” diye bize dert yanıyor değil...
Uzaktan, magazin haberleri aracılığıyla, kimi zaman da hayli magazinleştirilmiş bir ilişkiyle ilgili yaptığımız yorumlarda herkesin kendi iç dünyası yatıyor.
Gülben Ergen de Angelina Jolie’yi anladığını, bağlantı kurabildiğini ifade eden bir tweet attı, “Fazla güzel, fazla başarılı, fazla anne, fazla özgüvenli ve özel bir kadın olunca Angelina Jolie’nin boşanmasına şaşırmamak lazım” dedi. Bu da ilişkiye yorumdan ziyade Gülben Ergen’in iç dünyasını, kendi geçmişini ve kendine bakışını yansıtan bir tweet idi...
Ve haklıydı, kendi kendine yetmek bir yana, çevresine, tanımadığı insanlara ve dünyaya bile yetecek kadar kuvvetli kadınların yanında her erkek barınamıyor.
Cem-Ebru’da durum neydi?
“Magazin ilişkileri üzerinden iç dünya ilanı”nı her zaman yapıyoruz. Cem Yılmaz- Ebru Şallı ilişkisine bir bakalım.
Cem Yılmaz, önceki gün “Çok Uzak Fazla Yakın” filminin galasında magazin muhabirlerine “Ebru çok sevdiğim bir arkadaşımdır. Yıllardır sizin sayenizde hep büyük aşklar yaşanıyor, bitiyor. Özel hayatımızla ilgili yorumları sizlere bırakıyoruz” dedi.
Hakkında, ilişkileri ve aşk hayatıyla ilgili sürekli yorum yapılan bir “figür” olmak, psikolojik olarak elbette çok zorluyor ünlü isimleri. Durmadan “Hayır öyle değil böyle” demekten usanan veya sessiz kalmayı tercih etmeyen, işi şakaya vuruyor.
Zaten Cem Yılmaz’dan başka bir yaklaşım beklemezdik fakat yapılan yorumlar, her ne kadar öyle görünse de, şöhret sahibi kişinin kendisine ve kişiliğine yönelik değil çoğu zaman.
Yani tüm o yakıştırmalar, “Kesin öyle olmuştur”lar tamamıyla bizim iç dünyamızın tercihleri...
Her zaman “Hak yerini bulur”un ispatlandığını görmek istiyoruz. “Hak” da kişiye göre değişen, subjektif bir konu. Kimisi Cem Yılmaz’a Ebru Şallı’yı yakıştıramıyor, kimisi yakıştırma konusunda tam aksini düşünüyor, kimisi “Hayat tarzları farklı şekerim” diyor, kimisi “Yaz aşkıdır, yaz aşkları işte böyle biter” diyor.
Halbuki bu ilişkinin bir yaz aşkı olduğuyla ilgili malumat sahibi değiliz. Fakat –mesela- yorum sahibinin kendi hayatında gördüğü, yaz aşklarının çabuk bittiği yönünde.
Onun için, belki kişisel tarihinde vaziyet böyle, belki de şahit olduğu hayatlar hep bunu ispatlamış.
Çok fazla bilgi edinilemeyecek bir konuyla ilgili (Mesela Brad-Angelina, mesela Cem Yılmaz-Ebru Şallı meselesi) kesin konuşan, yorum yapanlara biraz da bu gözle bakmak lazım esasında.
Belki de konunun kendisinden bağımsız olarak, kendi iç dünyalarına, kendi adalet anlayışlarına, kendi hayatlarına dair hislerini yansıtıyorlardır...
Paylaş