Paylaş
- “Çin seddi” babaları:
Ayakta konser izleyenler arasında, “karısı ve çocuklarına yer açma derdinde cengaver baba” mutlaka vardır. Kendi ailesinin hakkını korumak için başkalarının üzerine basmakta bir sakınca görmez. Talihsiz bir insansanız, önünüze dizilen dört farklı “çocuğunu omzuna almış baba” yüzünden Çin Seddi’nin arkasından konser izlemeye çalışıyor durumuna düşebilirsiniz.
- Eleştirel entel ikili:
Jennifer Lopez gibi “sanat” vadetmeyen şovları hiç sevmezler fakat “zamanın ruhundan geri kalmamak için” mutlaka gitmeleri lazımdır.
Sahnedeki şahsı beğenmezler, konuyla ilgileri yoktur, o nedenle tartışma programı karakterleri gibi kollarını önlerinde sımsıkı bağlar, iyi vakit geçirmeye çalışanları ve şarkılara eşlik edenleri küçümseyerek izlerler.
50 metreden tanırsınız bu adamları çünkü nükleer reaktör gibi enerji yayarlar. “Nesini seviyorsunuz böyle müzikal değeri olmayan işlerin?”, “90’lar çok başkaydı, hmm”, “E, bir Madonna değil” sözleri havada uçuşur.
- Fotoğraf-videocu güruh:
“Konserlere artık 90’lardaki, 2000’lerin başlarındaki gibi, müzik dinlemek, eğlenmek, dans edip güzel vakit geçirmek için değil akıllı telefonlarla fotoğraf ve video çekmek için gidiliyor” desem abartmış olmam herhalde.
Jennifer Lopez gibi en belirgin özelliği şov ve dans olan bir kadının konserinde bile dans etmek yerine, olduğumuz yerde çakılı durup cep telefonlarımızla konseri kaydetmeyi tercih ettik.
Dans eden yok denecek kadar azdı. Bu durum tüm konserlerde geçerli. Artık anı yaşamıyoruz.
Yaşadığımız dakikadan keyif almak yerine daha sonra “oradaydım” duygusu yaşamak için anı kaydetmeyi tercih ediyoruz. O anın güzelliğine kendimizi kaptıramıyoruz.
Çekilen görüntüler sonra evde izleniyor mu, bu da büyük merak konusu.
Dans etmek yerine hazırolda dur
Mesafede seçici taksici:
Her konserden sonra aynı dert. İnsan şöyle bir “Sonuna kadar kalayım da tadını çıkarayım, sonra yavaş yavaş dağılırız” diyemiyor. Hep bir çakallık peşinde koşmak zorundasın: “Aman son şarkıda uzayalım, şimdi taksi bulunmaz, bulsak götürmez...”
Götürmüyorlar sahi. Arada “Bizim için yol fark etmez, müşteri müşteridir” diyen taksiciler de çıkmasa en çaresiz anlarda yollarda sefil olacağız. Konser çıkışında taksiler “mesafe beğenmeyince”, ağzımızda kalan güzel tat kaçmasın diye “Hadi, yürüyebildiğimiz kadar yürüyelim, bir noktada elbet bir vasıta bulunur” dedik.
Tam o sırada yanımızda bir taksi durdu ve camdan bir hanım kızımız kafasını çıkararak, “Ben taksimi paylaşırım, gelin” dedi. İnanamadık, bindik. J-LO hayranı kızımız ta Ankara’lardan onun için gelmiş, konser çıkışı da derhal dönüş yoluna koyulmuş. Bizimle taksisini paylaşacak kadar zarifti.
“Dönem dönem İstanbul’a hep geldim ama uzun zamandır gelmiyordum. Çok şaşırdım, ne kadar kabalaşmış burada yaşayanlar” dedi. Konser esnasında ellerini kaldırmış dans ederken arkasında duran bir adam “Ellerini indir, ben bu yer için çok para ödedim” diye söylenmiş. Ne söyleyeceğini, ne yapacağını şaşırmış.
Ensesinde evlatlarını taşıyan “Çin Seddi babalar” yan yana geldiklerinde başkalarının hakkını yiyorlar ama konseri daha iyi görebilmek için önündekinin esas duruşa geçmesini istemek biraz fazla değil mi?
Tabii artık konserlerde “normal” kabul edilen durum dans etmek yerine hazırolda durmak ya...
Dans edince bir garip kaçıyor.
Paylaş