Paylaş
Çocukluğumdan kalan oyuncaklarımı hazine gibi saklıyorum, çünkü kokuları hâlâ aynı... Bazen gözlerimi kapar, onları koklar ve çocukluğumu hatırlarım...
Bana mutsuz zamanları hatırlattığı için asla kullanmadığım parfümlerim var...
Bir insanın kokusunu sevmediğimde ondan uzaklaşabilirim...
Kocamla ilk tanıştığımızda, önce kokusuna aşık oldum....
Dergi okurken önce sayfalarını koklarım.
Kitap kokusunu sevdiğim için e-kitap’ları sevemiyorum....
Her ülkenin, her şehrin bir kokusu var ve ben bunu alıyorum.
Ve yalnız değilim, onu da biliyorum...
Eğer sen de “burnunun gösterdiği yolda yaşayanlardan” isen, bu halinin sebebini merak ediyor olmalısın sevgili misk-i amber kokulu Habitus okuru.
Axe’ın bu hafta İstanbul’da ağırladığı Amerikalı koku ve tat psikolojisi danışmanı Rachel Herz’e merak ettiklerimi sordum.
“Kokuya aşık olmak” meselesi yalan değil, Herz “Üreme ve çoğalmanın, genlerini devam ettirmenin ve bunun için gerekli olan flörtün doğası uygun partneri bulmaktır. Kokunun bu noktada çok önemli bir rolü vardır. Koku, duygu ve davranışlara etki eden en güçlü uyarıcıdır” diyor.
Peki ya hatıra mekanizması nasıl çalışıyor? Kokular, nasıl çağrışım yapıyor? Herz, bu durumun açıklamasını da şöyle yapıyor:
“Koku duyumuz, uyumayan tek duyumuzdur. Nefes aldığımız her an, kokularla beynimize kodlanır.
Bir kadın düşünün: Keyifli bir günde, arabayla papatya tarlalarının yanından geçmekte; mutlu ve huzurlu bir ruh hali içinde...
Aniden telefonuna erkek arkadaşının onu aldattığına dair bir mesaj geliyor ve bir anda dünyası değişiyor. Bu sırada etrafındaki baskın papatya kokusu, o kadının zihnine kolayca kodlanabilir.
Bir gün o kadının karşısına bir demet papatyayla çıkarsanız, o papatya demetinin kafanızda paralanması hiç de uzak bir ihtimal olmayacaktır!”
Kokuları neye göre tercih ediyoruz?
Hepimizin belli durumlarda kullanmak üzere kodladığı belli kokular vardır. Peki tercihler neye göre değişiyor? Herz, bu konuya da şöyle açıklık getiriyor: “İşe giderken kendinizi daha güvenilir, daha rahat hissetmek için ferahlatıcı ya da hafif kokuları tercih edebilirsiniz.
Dikkatlerin üzerinizde olmasını istiyorsanız iddialı kokuları tercih edersiniz. Bu sizin kendinize oluşturduğunuz kalkan ve kimlikle alakalıdır. (Buradan yola çıkarak, herrr gün ağır kokuları kafadan ayağa boca edip baygınlık geçirmemize neden olan kadınların “Ben buradayım ve fark edilmek istiyorum” deme ihtiyacı halinde olduğunu söylemek yanlış olmaz zannediyorum.)
Bazen de, güzel bir kokudan nefret ettiğinizi hissedersiniz...
Burada, yine kokunun “çağrışım” özelliğine dönüyor Rachel Herz:
“Bu durum, bireyin geçmişiyle; deneyim ve tecrübeleriyle alakalı. Bir kadın gül kokusundan nefret ederken, diğeri gül kokusunu çok sevebilir.
Olayın derinliğine indiğimizde, gül kokusunu sevmeyen kadının onu ilk kez bir cenazede, seveninse ablasının düğün gününde duyduğunu görebiliriz.
Bazı kokuların sevilip sevilmemesi, ilk duyulduğu anla anlamlandırılmasıyla alakalıdır.”
Peki mutluluğun kokusu ya da bir matematiği var mı?
Mutluluğun kokusunun bir formülü olduğunu düşünmeninse biraz hayal ürünü olduğunu söylüyor Herz...
“Mutluluğun resmi var mı ki, mutluluğun kokusu olsun?”
Paylaş