Paylaş
Şimdi bir sergiyi anlatacağım ancak önce beni bu sergiye tesadüfen götüren saçmalıklar silsilesini yazmam lazım.
İnanması güç fakat evdeki klozeti, içine beş kiloluk bir dambıl düşürerek kırdım.
Gecenin bir saatinde “Ay n’apıcam şimdi ben” diye endişelenirken Derya Baykal zihnime girdi, “Yapabilirsin!” dedi. Silikon tabancamı kuşandım, kırığı onardım.
Lakin geçen zamanla birlikte kalan küçük çatlak sinsice ilerledi.
Çok açıktı ki yakın bir zamanda klozet satın alımı+onu monte ederken çatalını ifşa edecek bir tesisatçı+bir gün banyo kullanamama işkencesi beni bekliyordu, kaçış yoktu.
Derhal Cevahir’e ışınlandım. Koçtaş’a girdim, klozetle çıktım.
AVM’nin zemin katında tekerlekli sepetimi ittire ittire ilerliyorum...
“Aaa, klozet, ehi ehi” bakışları arasından süzülürken tek arzum arabama varmak fakat o da ne? Cevahir’in zemin katında nefis bir ayakkabı sergisi!
Sadece güncel tasarımlar değil, yüzyıllar önce kadınların, erkeklerin, çocukların giydiği, kimi kopya, kimi hakiki, onlarca ayakkabı sergileniyor ortalık yerde!
Kadın ve ayakkabı yan yana gelince ne olur biliyorsunuz. Klozeti sepetle birlikte serginin girişine bırakıverdim, sonra ayakkabılara dalmışım, gerisini hatırlamıyorum.
Cevahir’in Marcel Duchamp’ı oldum tabii bu arada. Onun ters pisuarı vardı, ben de sepete ters yerleştirip girişe koyduğum klozetimle alışveriş merkezine Dadaist bir eser armağan etmiş bulundum!
Neyse efendim, sonra anlaşıldı, Cevahir’de nisan ayı ‘ıtalya Günleri’ ilan edilmiş. Makarna tadımlarından şovlara; konserler, film gösterimleri ve klasik ıtalyan otomobillerinden ıtalyan ayakkabıları sergisine, alışveriş merkezini küçük ıtalya’ya dönüştürmüşler.
Ayakkabı sergisi, Colosseum Kültür Merkezi, ıtalyan Kültür Merkezi ve Cevahir AVM işbirliğiyle gerçekleştirilmiş, eminim benim gibi bütün kadınların çok ilgisini çekecek...
Sergi tam bir ‘ayakkabı tarihi’ belgeseli gibi.
Küratörler, milattan öncesinden bugüne, her dönemi doğru ifade edecek parçalar seçmişler. Düşünsenize 1700’lerden kalma bir ayakkabı! Modern bir alışveriş merkezinin tam ortasında, 400 yıl önce yaşamış bir kadına ait ayakkabıya bakıyorsunuz, nefis bir duygu! Daha neler var neler... Bugün pek moda olan o gladyatör sandaletlerine ilham veren hakiki modeller, 60’ların mülayim görünümlü ayakkabıları, 70’lerin koca platformları, 80’lerin deneysel topukları derken 2007’ye kadar geliyor koleksiyondaki örnekler.
Üstelik yakın dönemlere ait olanların hepsi bildiğimiz efsane tasarımcı ve modaevlerinin ürünleri, o yüzden ayrı bir heyecan sebebi.
Hani derler ya “Tarihe yolculuk yapacaksınız”, işte his olarak bu serginin yaşattığı tamamen bu. Kesin görün derim, 21 Nisan’a kadar vaktiniz var!
Bizim Monica ve Issız Yaşar
Şimdi böyle dedim diye kimseler kızmasın!
Bu hadisenin bizde yarattığı duygu seli budur!
Şahane Sultan Müftüoğlu, Yaşar Nuri Öztürk ve Canan Öztürk üçgeninde her iki kadın tarafı da röportajlar vesilesiyle dinlemiş bulunduk. şimdi sıra Hoca’ya geldi.
İki haftadır yaygara kopuyor, artık onun da konuşması bence şart.
Üstelik zina suçlaması özellikle mütedeyyin takımın en çok korktuğu durumdur, bence bundan böyle hocanın artık işi zor. ınsanların aklına bir şekilde kazındıysanız o şekil hep kalır çünkü...
Elbette, işin kötü tarafı, mahkeme sonuçlanmadan bu işlerin ortaya dökülmesi oldu. Kim haklı kim haksız, bunun muhakemesini biz yapacak değiliz, fakat sonuç her ne olursa olsun, bundan böyle Yaşar Nuri Öztürk’ü “Banyosundan cıbıl nemli danışman çıkan hoca” olarak hatırlayacağız...
Aynen Zekeriya Beyaz’ı “Reaksiyoner bir insanım, bünyem pornoyu kabul etmiyor” beyanatını verirken hatırladığımız gibi...
Paylaş