Kıyameti yaşarken kıyametten korkulur mu?

“21 Aralık’ta dünyanın sonunun gelmesi korkusu” diye bir gerçek söz konusu oldu hayatımızda, kabul edelim. Peki, söyle sevgili Mayalar tarafından kovalanası Habitus okuru, söyle. İnsan kıyameti yaşarken kıyametten korkar mı? Gel bugün zaten kıyameti yaşamakta olduğumuzu kendi kendimize ispatlayalım:

Haberin Devamı

- Koca koca şirketler zengin olsun da çalıştırdığı “kelle”lere tırnağının ucu kadar maaş versin diye modern köleler olmayı kabul etmiş insanoğlu.

Bu sistemi kendi eliyle yaratmış ama kendi kendini boğacağını bilememiş. Sistemi büyütmüş de büyütmüş.  İçinde boğulmamanın, hayatta kalmanın adına “hayat kavgası” demiş.

“Yaşamak” dediğin kendini unutmakla eşdeğer olmuş. Nefes alıp vermeyi sürdürmek, evini barkını, aileni koruyup kollamak için bir ofiste oturup insanlığına zerre kadar katkısı olmayan bir işi yapmak, sıradan ve normal bir meseleye dönüşmüş.

İnsan kendini unutmuş, sonra kendini unuttuğunu unutmuş.

- Türk insanı, bu sistemi işine gelecek biçimde modellemiş.

Kendi kendine “Paşa paşa çalışıp iş görmek yetmez, kafayı kurnazlıkla çalıştırıp cebimizi doldurmalıyız” demiş. İnsan sağlığı, hak, hukuk, adalet, kalite standartları... Bunların hepsi değer kaybetmiş, cep doldurmak tek endişe haline gelmiş.

- Yıl olmuş 2013, bakın yazıyla yazayım, İKİ BİN ON ÜÇ, dünya bilimin gösterdiği yolda ilerlemiş, insanın, evrenin en ufak molekülüne kadar burnunu sokmuş, biz ise Ortaçağ’da bile olmayan bir karanlığa doğru ilerlemişiz.

Her geçen gün pozitif bilimlerin işaret ettiği noktadan uzaklaşmış, bilgiyi reddetmiş, cehaletin yarattığı boşluğu inançla doldurmaya çalışan milyonlar yaratmışız.

- Yıl olmuş İKİ BİN ON ÜÇ, cehalet öyle bir artmış ki, koca koca insanlara dünyada olup bitenleri aktarırken dahi, ilgilerinin sürmesi için, onlara renkli renkli oyuncaklar salladığınız üç aylık bebek muamelesi yapmamız gerekmiş.

Medyada, dünyanın hiçbir medeni ülkesinde örneği bulunmayan bir model yaratmışız.

Onu insan yapan özellikleri beslemeyi ihmal eden iki ayaklı varlıklar haline gelmişiz.

Onun yerine akşamları elimizde meyve tabağı, fonda Gangnam Style’la “beceri”leri vitrine çıkaranlarla oyalanmışız.

Bilgi toplumu olacaktık güya, öbür dünyaya hazırlık yaptığı zamanlar dışında boş vakitlerini oyalanarak geçiren insanlara dönüşmüşüz...

Haberin Devamı

Tanımlanamayan cisimlerinize binin gelin, bekliyoruz

Haberin Devamı

- Yıl olmuş 2013, cehaletle gelen “yeni normal” öyle bir hale gelmiş ki, yurdum insanı kadınla erkeği ayıran; bilimin değil, cehaletin işaret ettiği normları “ahlak” diye suratımıza çarpan...

Koskoca bir devleti işine geldiği forma sokan... İnsanlarına düşünme, söz söyleme hakkını tanımayan, söylerse cezalandıran insanları yönetici diye seçmiş.

- Bir zamanlar Marmara diye bir deniz varmış. Türk insanı, o denizi lağımla doldurduğu için denizlikten çıkarmış.  Nasıl bir şaşırmışlık ki düşünün, koskoca bir iç denizi, kocaman bir bok çukuruna çevirmiş.

- Vatandaş daha iyi yaşasın diye devletin sunması gereken hizmetler, büyük paralar karşılığında birer birer özel sektöre teslim edilmiş.

Devletin, kendi vatandaşının parasıyla yaptırdığı yolu satıp borç ödemesi adeta kabul edilir bir hale gelmiş.

- Şehirlerin, devletlerin niçin kurulduğu unutulmuş. İnsanın kendi eliyle yarattığı bir “para döngüsü sistemi”, devletleri, insanları, kurumları, şehirleri esir almış.

İnsan, insan için çalışmayı unutmuş. Kendi eliyle yarattığı canavar, onu kontrolü altına almış. Canavarı beslemedikçe, artık yaşayamaz hale gelmiş. Buradan uzaylı dostlarımıza sesleniyorum. Bakınız, Mayalar kıyamet gelecek demiş.

Tanımlanamayan cisimlerinize binip gelmenizin tam vaktidir bugün, zira kimse çok şaşırmaz.

Öyle Ankara’da Mankara’da kırmızı halkalarla belirmek yetmez. Efendi gibi gelin, “Bu insanoğlu şaşırmış, şunları bir adam edelim” deyin. İşe de bizimle başlayın. Yoksa biz tez zamanda bu dünyanın kökünü kurutacağız.

Yazarın Tüm Yazıları