Paylaş
İnsan bazen unutuyor 2012 yılında yaşadığını, ondan soruyorum.
Öyle olaylar yaşıyoruz, öyle haberlerle karşılaşıyoruz ki, sanki yüzyıllar öncesindeyiz...
Şehircilik gelişmemiş, el yordamıyla yaptığımız binaların içine sığınmışız.
Afet ne demek bilmiyoruz, öğrenmek de istemiyoruz.
Öğrensek de uygulayamıyoruz...
Önce deprem umurumuzda olmamış.
“Hallederiz, bize bir şey olmaz”cı zihniyet, fay hattına kağıttan ev yapmakta bir sakınca görmemiş.
Evini yapmış, dekorasyon için kolonunu, taşıyıcı duvarını yıkmış, hiç endişelenmemiş.
Deprem olmuş, akıllanmış, aklına “kentsel dönüşüm” gelmiş.
Kötülük olmadan, canlar yanmadan bir türlü yatmamış aklına kuralına göre yapmak.
Daha ucuza yapmak varken, daha pahalıya satmak varken, “gel canım, hepimiz kazanalım” derken niçin kaliteli malzeme kullanacakmış, zemin etüdü yapacakmış?
Niçin binanın estetiğine dikkat edecekmiş.
Aklı ancak minimum alana maksimum daire sığdırabileceği kartondan bir çirkin tuğla dikdörtgenler prizması yapmaya çalışmış.
Adam o kadar şaşırmış ki, doğanın içinde, dünyada yaşadığını unutmuş.
Öyle şaşırmış ki, işleri asla kuralına göre yapmadığı ilkel dünyasında “bir şekilde” doğa da ona uyacak sanmış.
Fakat doğa, ne yazık ki dürüst. İçi dışı bir.
Üstünü örtsen de kendini gösteriyor.
Pisliğini içine akıtsan, sana “hastalık” olarak yaptığını aynen geri gönderiyor.
Sen onunla savaşırsan, o da seninle savaşıyor.
Dere yatağına ev yapanlar, dereyi betonla kaplayanlar, doğa ile savaşıyor ama kimin yenileceği belli olan bu savaşta olan masum canlara oluyor.
Ve bir kere daha, “Türkiye’deki tesadüfi yaşam koşulları ve olanın olanla kalması” ansiklopedimize yeni olaylar ekleniyor.
Herkes “sıra acaba bana ne zaman gelecek” diye bekliyor.
Oldu, oluyor olacak!
Bize bir şey olmaz, salla gitsin”cilik, para kazanma hırsı, koşulları kendine uydurma güdüleri zehirli bir sarmaşık gibi devletten özel girişimlere, her yeri sarmış, kurtulabilene aşkolsun.
Bu güdüler o kadar kuvvetli ki aktif yanardağ olsa, kenarına ev yapar, yanardağ patlayınca “valla biz beklemiyorduk, sönmüş yanardağ koşullarına göre yapıldı o evler, bir hatamız yoktur” der, pişkinlik konusunda yeni bir standart yaratırlar.
Sel olur, kentsel dönüşüm için devlet eliyle yapılmış bir “modern” site, can alır.
Deprem olur, insanlar ailelerinden, evlerinden olur.
Birileri birkaç ay üzülür, sonra “zaman” denen o müthiş sis bulutu olan biteni örtüverir.
Göz gözü görmez olur. Görünmediği için artık olanlar birilerini üzmemektedir de.
Zaman geçtikçe acılar unutulur, yenilerine yer açılır.
Çünkü önlemsiz, tesadüfi yaşanan hayatlarda yine, yeniden kayıplar yaşanacağı kesindir.
İşte, şimdi ortalığı sis bulutu sarmaya başlası. Zaman ilerliyor.
Bir süre sonra sel felaketini hatırlamayacaksınız bile. Üzerinden zaman geçecek, yeni acılar için yer açacaksınız yüreğinizde. Bunu yapmaya alıştınız, çünkü burası tesadüfen yaşanan hayatların ülkesi.
Bu ve benzeri olaylar hep oldu, halihazırda olmakta ve olacak.
Köşeleri tutmuş “büyüklerimizin” bu pişkinliği, bu pervasızlığı, bu koltuk ve para sevdası sürdükçe olacak.
Paylaş