Paylaş
Hala sistemin böyle olduğunu varsayan kişiler, “ses kesme”nin hala geçer akçe olduğunu düşündükleri için bazı dostlarımızın ekmekleriyle oynadılar.
Fakat atladıkları bir konu vardı ki, ses bir yerden susturursun, artık 5 yerden çıkıyor. 5 yerden susturursun, 15 ayrı yerden çıkıyor.
Artık “ses kesme mekanizması” diye bir yöntem yok. Var da işte, çalışmıyor.
Buyrun kanıtı: Sevim Gözay, gazete yazılarını, güncel notlar ekleyerek bir kitap haline getirdi, adına da “Kasetten Canlı” dedi. (Geçen aylarda dağarcığımıza giren bir sözdü hatırlayacak olursanız Kasetten Canlı)
Kitap çok kısa bir süre önce Artemis Yayınları’ndan çıktı.
“Gezi kitabı” değil. Gözay, özellikle altını çiziyor bunun.
Bana kalırsa tarihe düşülen bir not. Önemli bir belge. Bir kanıt. Son yılların Türkiye’si.
Neler konuşuldu, neler oldu, üzerine neler yazdık, çizdik, düşündük... siyasetten magazine Türkiye fotoğraf albümü. Durum tespit uzmanı Sevim’in filtresiyle...
Dediğim gibi, Kasetten Canlı, 10-20 sene önce gayet güzel çalışan kimi susturma yöntemlerinin artık çalışmadığının ispatlarından biri.
Kitaplar, belki her zaman bir çıkış yolu yaratıyordu ancak artık sosyal medya var. Yani haksızlık, adaletsizlik, çürümüşlük söz konusu olduğunda, tüm bunlar birbiriyle dirsek temasında olan koca bir toplumda karşılığını buluyor.
Sonuç: Bir yerden gidersen yok olmuyorsun. Aksine, güçleniyor, mücadeleni daha da korkusuzca sürdürüyorsun.
Hadi, o gazete köşesini elinden alırsın ama elindeki kalemi nasıl alacaksın?
Tespit yeteneğini, yazı yazma becerisini, aklındaki hassas teraziyi, duygularını kağıda dökme ihtiyacını...
Nasıl alacaksın? Nasıl? Değil mi ama...
Uyku vakti
Şimdiden iyi bayramlar dilerim sevgili tatilin ilk günü sevinci yaşayan ilkokul çocuğu Habitus okuru. Bu sene adeta tatil yağıyor.
Tatil diye kendini yormadan seni bir konu hakkında uyandırmak isterim.
Malum, iş günlerinde geç yatıyor erken kalkıyorsun. Vücudunun ihtiyacı olan uykuyu ona vermiyorsun.
Bünyene yük bindiriyor ve bunun çoğu zaman farkına varmıyorsun.
Şöyle bir hesap yapalım: Her gün ortalama 8 saat uyuman gerektiğini farz edelim.
Bir hafta içinde her gün iki saat eksik uyuduğunu, 12’de yatıp her gün 6’da kalktığını düşünelim...
5 iş günü, haftada 10 saat eksik uyudun demek.
Bir ayda eder mi sana (bir ayı 4 hafta hesaplayalım) 200 saat eder.
İki yüz saat! 1 ay içinde uyumanız gereken vakitten 8 gününüzü çalıyorsunuz, düşünebiliyor musunuz?
Uyuyor olmanız gereken 8 günlük zamanı ayakta geçiriyorsunuz.
Vücudunuza nasıl bir yük bindirdiğinizi bir hayal edin.
Üstelik bu hesabı sadece bir ay için yaptık. Bir sene, on sene veya bir ömür için akla hayale gelmez rakamları telaffuz ediyorsunuz ve bunun farkında olmuyorsunuz.
Peki ne yapıyoruz? Bu uzun tatilde UYUYORUZ. Bedenimize ihtiyacı olduğu uykuyu, ona hediye ediyoruz.
Zaten doğal beslenmek mümkün değil, vücudumuzu şeker bağımlısı yapmışız, halihazırda bünyenin savaşması gereken bir dolu etken var; bir de üzerine yorgunluk yükü bindiriyoruz.
Bunun bir insan bedeni için ne demek olduğunu tahmin bile edemezsiniz.
Bu molada o cep telefonlarını bir uzaklaştırın, bilgisayarı kapatın, televizyonu kapatın ve uyuyun.
Aksi takdirde her geçen gün çökmeye devam edeceksiniz, bakın bu kesin bilgi.
Can ekranda
Samanyolu Yayın Grubu’nun ilk yerli 3 boyutlu animasyon dizisi Can, çizgi dünyasına yepyeni bir soluk getirdi. 6 Ekim’de izleyiciyle buluşan Can’ın tüm sahneleri, hareket yakalama (motion capture) stüdyosunda profesyonel çocuk tiyatrosu sanatçıları tarafından hareketlendiriliyor. Çizgi dizide 5 yaşındaki küçük Can, ailesi ve arkadaşlarıyla geçirdiği günlük yaşamını izleyicileriyle paylaşıyor.
Paylaş