Paylaş
Arkadaşlarını iyi seçiyorsun da, biliyorsun ki, içinde bulunduğun insan topluluğunu, işini, mahalleni kendi istediğin insanlardan oluşturma lüksün yok şu hayatta. Dolayısıyla “sırf yıpratmak için dedikodu çıkaran” insanları etrafında barındırmama, o dedikodulara karşı insanları “inanmayın” diye uyarma şansın da olmuyor.
Mesela işinde gözü vardır. Hakkında “işyerinde çok mutsuz, çalışamıyor, ayrılacakmış” diye dedikodu çıkarır, etrafındakileri de bir güzel inandırır. Halbuki senin bir mutsuzluğun yoktur, olmayan mutsuzluğunu bir zaman sonra başka birinden “dedikodu” olarak duyarsın. “Allah Allah, ayrılacakmışım demek?” diye şaşırırsın.
Bir başka mesele: Erkekler arasında kendi eksikliğini bir başka insanın eksikliğiymiş gibi anlatmak veya yaşamak da pek yoktur mesela fakat bu kimi kadınların hayatta kalma biçimi haline gelmiştir.
Vaktiyle alkolle arası iyi olan ve her akşam şişenin dibini gören bir tanıdık geç saatlerde kafayı bulduğunda beni arar, “Sesin alkollü geliyor, içtin galiba” derdi.
Yani kendi halini üzerime yıkmaya çalışır, bunu bir “iyi hissetme yöntemi” olarak kullanırdı. Ben de telefonun bir ucunda, durumun farkında ve ayık taraf olarak, saçımı başımı yolardım.
Bir başka model de kendi tembelliğini ve işgörmezliğini bir başkasının üzerine yıkmaya çalışanlar... Çalışkan ve işinde son derece başarılı bir arkadaşım, senelerdir hakkında iş çevresine “Tembeldir, sivridir, onu zaptedemezsin” dedikodusu yayan ve ne yazık ki anlattığı insanlara palavrasına inandıran biriyle savaşıyor mesela.
Düşünsenize, bir iş görüşmesine gidiyorsunuz ve oradaki hayatınıza direkt 1-0 yenik başlıyorsunuz. Siz görüşme yapacağınız insanı tanımıyorsunuz ama karşınızdaki insanın sizinle ilgili –başkası bir şahsın uydurarak anlattıkları sayesinde- bir fikri var.
Ve ne yazık ki dedikoduyu çıkaranın değil, sizin hayatınız zorlaşıyor böyle durumlarda.
Yine de uzun vadede yapılan kötülükler, çıkarılan dedikodular, atılan çamurlar, adaletsizlikler geliyor sahibini buluyor. Edilen fenalık yerde kalmıyor ama kötülük cezasını bulana kadar “mağdur taraf” psikolojik olarak yoruluyor...
Erkeklerin savaşı daha adaletli
Erkekler biraz daha “Er meydanında çarpışma” halleri içinde. Yani kadınlar gibi birbirlerinin arkasından iş çevirmektense “gel seninle meydanlarda çarpışalım, güçlü olan kazansın” diyorlar. Bu anlayışın, iş çevirmekten daha adaletli olduğu şüphe götürmüyor.
O yüzden bazen “Valla ben erkeklerle daha iyi anlaşıyorum” diyen kadınlara hak vermemek elde değil. Zira bir kadının bir başka kadınla ilgili yıpratıcı dedikodu çıkarması için ortada bir arkadaşlık bile olması gerekmiyor, seninle ilgili “koz toplaması” için aynı havayı soluman yeterli.
Allah hepimizi kariyer hırsı bürümüş, başkasının mutsuzluğundan beslenen, başkasının başına gelen güzel şeylere tahammül edemeyen kadınlardan korusun.
Paylaş