Paylaş
Kiminde halk yarışıyor, enteresan yeteneklerle izleyici ekran başına çekiliyor... Kimindeyse ünlüler ve ünlü isimlerden oluşan jüriyle, çok izleneceği garanti programlar yaratılıyor.
ışte tam bu noktada “ünlü jürilere” dikkatini çekmek istiyorum sevgili gözlerini bu programlardan alamayan Habitus okuru.
Bu programlardan öncesini hatırlayalım: Henüz “jürilik” kavramıyla tanışmamış ünlüler, magazin veya sohbet programlarında, kendilerine fikirleri sorulduğu zaman daha samimi, daha mülayim beyanlarda bulunurlardı. Kendilerini ifade etmeye çalışırlardı, hayatlarından konuşurlardı... Çocukları varsa eğer onun ne kadar da inanılmaz bir mucize olduğunu ya da onunla geçirdikleri zamanı anlatırlardı...
Fakat bu “jürilik müessesesi” nasıl bir zehirse, nasıl kana karışıyorsa artık, insanların hallerini, tavırlarını yeniden yaratıyor.
Jürilik, bir biçimde insanın DNA’sına yerleşiyor olmalı çünkü insanın hayata bakışını, değerlendirişini, olaylara karşı duruşunu değiştiriyor.
Birçok “jüri”, programdaki görevlerini bir kıyafet gibi üzerlerine giyiyor ve asla çıkarmıyorlar...
Program harici hayatlarında da “jürilik” yapıyorlar!
Gerçek hayatla program birbirine karışıyor...
Merak ediyorum, “jüri” koltuğunda oturan insanlar, kendi hayatlarında markete gittiklerinde de, oradaki görevlilere “Ben bu pirinci biraz sıradan buldum açıkçası. Bence Tosya’dan getirtmen lazım. Bu pirinç, burada iş yapmaz” diyor mudur?
Ya da gittikleri kuaföre “Bu salondaki kadınların saçlarında kullandığın hidrojen peroksiti biraz azalt. Kadınları tiftik keçisine döndürmüşsün. şu iki kadın da saçını hep düz kullansın, lüle olmaz” diye yorum yapıyorlar mıdır?
Veya restoranda yemeklerin tadıyla ilgili yorum yapıp, servis elemanı aracılığıyla “Bu eti biraz süt, biraz da yağ ve baharatla marine etmesi lazım, bu yanlış” diye haber yolluyorlar mıdır?
Bu kadarı işin şakası olsa da, izleyiciye geçirdikleri his bu. Hülya Avşar’dan Hakan Akkaya’ya, jürilik yapan tüm isimleri bu görevlerinin dışındaki programlarda izleyin. Çoğu, nefes almaksızın ahkam kesiyor, bol bol -dir’li -dır’lı cümleler kuruyorlar. Kendilerine sorulan sorulara “jürilik perspektifinden” yaklaşıyorlar.
Hayır, bir programda jürilik yapmak, “Dünyadaki her konuya hakim, soru sorulduğunda ahkam kesmesi gereken bir profesör” yapmıyor ki insanı, sevgili ünlüler.
Çok rica ediyorum, gerçek hayatla, çalıştığımız programlardaki görevlerimizi birbiriyle karıştırmayalım...
Paylaş