Paylaş
Murat’ın doğduğu köyün tüm erkeklerinde gelenektir, hemen hemen hepsi büyük şehirlerde taşçılık, duvarcılık yaparlar. Murat Usta’nın babası da duvarcıdır, dedesi de duvarcıdır...
Kendini hatırladığı ilk günden beri “taş” vardır hayatında. İlk anılarının başrolüdür, taşlar yegane oyuncağı olmuştur. Duvarcılık ve taşçılık giderek büyük bir sevgiyle bağlandığı mesleği haline gelir.
Nesin, Murat Usta’nın taşla olan ilişkisini “Sahnede doğup büyümüş, ana babadan tiyatro adamları vardır ya, Murat da işte böyleydi, sahnede değil ama taşların, duvarların arasında büyümüştü” diye anlatır. Murat Usta hiç kimseyi, hiçbir şeyi işinden daha fazla sevemez.
İki kez evlenir, boşanır. İkinci karısı “işini benden daha çok seviyorsun” der. Murat Usta, 60’ına geldiğinde duvarcıların piridir artık. Yollar, köprüler, okullar yapmış, büyük mimar ve mühendislerin hep işlerini ona vermek istediği büyük bir ustadır. Pek çok genç usta yetiştirir.
Fakat öyle bir ün salmıştır ki Murat Usta, yetiştirdiği ustalar ona yetişemez. “Nerede Murat Usta, nerede şimdikiler...” derler hep.
Yaşlanınca çalışamaz olur Murat Usta.
Yataklara düşer, kimi kimsesi yoktur ama çırakları onu yalnız bırakmaz.
Doktorlar, “bir iki günlük ömrü var” derler fakat Murat Usta ölmez. Sayıklayıp durur “Taş getir... Tuğla ver! Harç koy! Taş getir... Tuğla ver! Harç koy” diye...
Üç, beş, on beş gün geçer, usta hâlâ sayıklamaktadır. Murat Usta’nın yetiştirdiği ve çok sevdiği ustalardan biri gelir bir gün.
Oturur başında, altı saat sonra görür ki Mustafa Usta hâlâ sayıklamakta...
Gözleri yaşlı genç usta, Mustafa Usta’nın kulağına eğilir ve “Usta, koca Murat Ustaaaa, paydoooos!” diye seslenir...
Murat Usta paydos eder, bir daha hiç işbaşı yapmamak üzere, ebedi uykusuna dalar...
İşine aşık bir Türk insanının hikayesidir Murat Usta’nın hikayesi...
Bugün artık az bulunan türden bir insanın...
Elbette işini severek yapan pek çok insan var ama çoğunluk “işini sevsen de sevmesen de, iyi yapsan da kötü yapsan da kimsenin umurunda değil” diyor. Neden?
Bugün Türkiye koşullarında bir insana “işini severek yap” demek, iş yapan için içinde birçok “ama” dedirtecek cevaplar içeriyor.
Siyasi olarak tarafını belli etmenin para kazandırması, yancılık.... Tüm bunları düşünüp omuzları düşürmek, herhangi bir işi, hatta severek yapılan işleri değersizleştirmek gayet mümkün.
Fakat burada atlanan bir konu var: Düzeni değiştirmek küçük adımlarla başlıyor. Başarmak, yükselmek, bir işte dikiş tutturmak elimizdeki işi en iyi biçimde, hakkıyla yaparak gerçekleşiyor.
Sektör fark etmeksizin kalitesizliğin, niteliksizliğin başrolde olduğu, standartların yok olduğu, can güvenliği riskinin her zaman bulunduğu ve periyodik olarak ölümlerle karşılaştığımız, ahlakın lafının bile edilmediği, başarısızlık, istikrarsızlık dolu bir düzen bu. Fakat...
Kolaycılığa kaçmadığımız, elimizdeki işin niteliğinden endişe duyarak çalıştığımız, elimizdeki işe bağlandığımız, Murat Usta gibi çalıştığımız gün iyileşeceğiz.
Büyük değişimler küçük adımlarla başlar, bunu hiç unutmamak lazım.
Bunun tercümesi, en başta elindeki işe saygı ve sevgiyle yaklaşmak...
Paylaş