İnternet ve alışveriş meseleleri

İnternetten alışveriş yapıyor musunuz?

Haberin Devamı

Bu soruya ya “Evet, hastasıyım” diye cevap vereceksiniz ya da “Hayır, korkuyorum” diyeceksiniz.
“Ya gelmezse, ya ürün arızalı ise, ya göründüğü gibi değilse”, “Dokunmadığın mala güven olmaz” diye endişelenenlerdenseniz, kabul ediyorum, internet alışverişine alışmakta biraz zorlanabilirsiniz.
Ben “Evet hastasıyım” diyenlerdenim.
Neden? Çünkü benim gibi bir alışverişkoliğin alışveriş dürtüsünü körükleyeceğine, köreltmiş bir hadisedir internet alışverişi. Zaman kaybettirmeden, yormadan “window shopping” olanağı tanır, size “Madem dükkana girdin, para harcamak zorundasın” hissiyatı yaşatmaz. Fakat her zaman tatmin hissi vardır.
“Window shopping” bir yana, bir ürün satın alacağınız vakit “akıllı alışveriş” olanağı da tanır. İyi takip ederseniz, normalde beş lira vereceğiniz ürüne bir lira vererek sahip olabilirsiniz.
Daha önce yazmıştım, sekiz sene oldu, Türkiye’deki en sıkı ebay kullanıcılarından biriyimdir herhalde. Benim için bu kadar cezbedici olmasının iki sebebi var. Birincisi çok kalabalık bir pazaryeri gibi olması. Çocukluğumdan hatırladığım bir oyuncağı da bulurum, benden başka kimsede olmayacak bir bikiniyi de bulurum, artık üretilmeyen bir ürünü de...
Kısacası, bana çok seçenek sunduğu ve mutlaka zevkime hitap edecek ya da beni iyi hissettirecek bir şey bulacağımı bildiğim için, hep aynı adrese başvururum.
Tabii Türkiye’de satılan (ve satılmayan) birçok ürünü indirimli satın alma imkanı tanıyan siteleri ve günlük indirim fırsatlarını da atlamamak lazım söz konusu internetten alışveriş olunca.
Mağaza fiyatından yüzde 70 indirimli olarak satılan ürünler, normal fiyatının çok altında meblağlar ödeyerek ulaşacağınız tatil paketleri, güzellik hizmetleri, hazır giyim ürünleri... Bu devirde böyle büyük indirimlere kimse hayır demiyor tabii...
Tüm bunlar harika fakat seçenek bolluğu ve sunulan imkanlar bizden bir duygu götürdü ki, bugün alışveriş meraklıları o duygunun peşinde koşuyor: Heyecan.
Yani 80’li yılların başında bir adet Levi’s kot cekete ulaşabilmenin verdiği heyecandan bahsediyorum mesela. Ya da yine aynı dönem bir Adidas Stan Smith’in hissettirdikleri...
O “benzersiz” olma hali, “teklik” duygusu...
Kabul edelim, artık böyle bir durum yok. Eksikliği çekiliyor şüphesiz, bugün kime sorsanız size zor ulaştığı, gözü gibi sakladığı, kendini iyi hissettiren bir eşyasından hasretle bahsedecektir. İşte bu his, artık alışveriş sitelerinin farklılaşmasına sebebiyet verecek, halihazırda veriyor da.
Yani aslına bakarsanız o “heyecan”, artık alışveriş merkezlerinde değil, internette aranıyor...

Haberin Devamı

Yeni bir site

Haberin Devamı

Diyorum ki, eğer bir site beni ve benim gibilerin dikkatini çekecekse, bunu ancak “başkasında olmayacak” ürünleri sağlayarak, o heyecan duygusunu tekrar hatırlatarak ya da benim zevkimi öğrenmek suretiyle uygun bir portföy hazırlayarak yapabilir.
İşte bütün bu meseleleri geçen hafta Pronet ve Grupanya Kurucusu Alp Saul ve Unilever ve FritoLay/PepsiCo’da Pazarlama Direktörlüğü görevlerinde bulunmuş olan Esra Civelek’le bir araya geldiğimizde konuştuk.
Güzel bir projeye imza atmışlar, dört ortak bir araya gelmişler, tasarımcı Can Yalman’ın da görsel danışmanlığını üstlendiği bir “özel alışveriş sitesi” için kolları sıvamışlar.
Güzel tarafı şu; bu site basit bir “iyi markaları indirimli satalım” sitesi değil.
Bugüne kadar alışveriş sitelerinde baş ağrıtan tüm sorunları masaya yatırmış, “nasıl çözeriz” sorusuyla harekete geçmişler. Dolayısıyla internet alışverişi konusunda can sıkacak ne varsa en çok ona kafa yormuşlar. (Bilhassa teknik altyapı; yani yazılım ve kargolama-geri gönderme işlemleri gibi satış sonrası hizmetleri diyelim.)
Ve tabii biraz önce anlattığım o “heyecan” hissinin peşinde koşmuşlar.
Sitemizin ismi “Modajenik” (www.modajenik.com) 11 Nisan’da, yani bu pazartesi açılıyor. (“Sanal açılış partisi” niyetine binlerce ürünü üyelerine hediye edecekmiş bu arada.)
Şimdiden bir göz atın derim.

Yazarın Tüm Yazıları