Paylaş
Hayır yani iki insan aynı konudan bahsederken nasıl ihtilafa düşmüş gibi davranabilir söyler misiniz?
Herhalde aynı konu hakkında karşıt gibi görünen fakat birbirinin aynı olan görüşleri düşmanmış gibi söylemek bir tek kadın ve erkeğe mahsustur.
Ne ilişki, ne kişisel gelişim kitapları çözüm bulabilmiştir bu derde.
Misal, erkek diyor ki, turşu en iyi limonla yapılır. Kadın diyor ki “Hayır efendim sirke.”
Fakat erkek demiş bir kere limon diye.
Kadın inatçıdır, ısrarcıdır sirke meselesinde.
Kadın ve erkek öyle bir noktaya gelir ki niçin sirke ve limon diye tutturduklarını bile unuturlar.
Birbirlerine olan sinir ve inatları kavganın esas sebeplerini ortadan kaldırmıştır.
Hangisinden iyi turşu olacağıyla ilgili konuşmayı unutmuşlardır.
Şimdi efendim, Adile Naşit’li, Münir Özkul’lu, Oya Aydoğan’lı “Neşeli Günler” filminden de çıkaracağımız gibi, aslında ortak bir amaç peşinde koşmakta olan iki insan çok kolay bir biçimde anlaşmazlığa düşebilir, hatta birbirlerinden nefret edecek duruma gelebilirler.
Çünkü “insan dili çözmek” zordur.
Bir düşünün, dünyada kaç adet insan varsa o kadar “insan dili” var. Laf değil sadece, beden dili, beyin süzgeci, ağızdan çıkan sözler üzerine bir de “anlayış” eklenince her insanın kendine mahsus olan o “insan dili” ortaya çıkar.
İnsan dillerinin birbiriyle anlaşması bazen pek zordur.
Neden biliyor musunuz?
Her insanın farklı dilinin, farklı iletişim kurallarının olması zaten yeterince zorken, bir “dert” söz konusu olduğunda kimi “sen sus gözlerin konuşsun” der, kimi çene kasları sancıyıncaya kadar konuşmak ister, kimisi ise kabuğuna çekilir, çevreden kendini izole eder.
Bir cümlenin tam olarak ne manaya geldiğini bilmek için adeta herkesin “insan dili” üzerine üniversite eğitimi filan alması lazımdır ki bu pek mümkün olmadığı için kadın ve erkek kişiler hiç durmadan kavga etmektedirler.
Bu kedi-köpek halleri edebiyata, sinema ve televizyona da bol bol mal verir. Yaşarken değil ama izlerken; hallerimizi birileri bize dışarıdan gösterirken pek bir eğleniriz.
Peki nedir “orta yol”, hiç düşündünüz mü?
Ben niçin sirke diye ısrar ediyordum? diye unuttuğunuz anda inadınızın farkına vardınız mı?
İnattan tartışmanın gerçek sebebi kaybolduğunda “Ne yapıyoruz biz yahu?” diye kendinize sordunuz mu?
“Değer mi?” dediniz mi?
Şöyle bir durup, farklılığınızı kabul edip, birbirimizin dilini çözmeyi denediniz mi?
Yoksa pire için yorgan mı yaktınız, kendinizi daha dibe mi yolladınız, çözülmemiş düğümlere hiç gerek yokken düğüm mü kattınız?
İlkini yapmadıysanız eğer, davranın derim.
Deneyin bakın, iki taraf da gönüllü olunca nasıl da hayatınız değişiyor.
Sadece kadın erkek meselesi değil, hayatınızda başka insanlarla kurduğunuz iletişimin niteliği de iyileşiyor...
Tek şart “insan dili”ni, yani herkesin parmak izi gibi kendi iletişim kuralları, anlatma ve anlama biçimi olduğunu kabul etmek. Sinirlenmeden önce bunu düşünmek.
Paylaş