İçimizdeki Ediz Hun

Global Konumlandırma Sistemi (GPS) kullanarak navigasyon cihazlarıyla sürücülere rehberlik eden TomTom, elindeki veriler ışığında dünya üzerinde en çok trafik kaosu yaşanan bölgeleri sıralamış. Dünya üzerinde 48 ülke ve 390 şehir içinde İstanbul 7’nci sırayı kapmış bulunuyor.

Haberin Devamı


Şaşırtıcı bir sonuç değil bu, akşamları milim milim ilerlerken yolları ikinci evi bellemiş sürücüler bu sonuçlara şaşırmayacaktır. Kısa bir süre önce de Castrol Global Dur-Kalk Endeksi’nde İstanbul “şampiyonluğunu” ilan etmişti.
Endekslerden girmişken konuya, “Trafik yüzünden kafaya huni takmış sürücüler endeksi”nde, “Debriyaj yüzünden sol baldırı kalınlaşmış düz vites araç sürücüleri endeksi”nde ve “Ters yöne girip ‘çekilsene ulan’ diyen sürücüler endeksi”nde yıllardır zirvede olduğumuzu iddia etmekte herhalde bir manimiz yok!
Şaka bir yana, trafik yazacağım zamanlarda her masa başına oturuşum sabit bir umutsuzluk hissi taşıyor.
Biliyoruz ki ne yazarsak yazalım, konu durum saptamasından öteye gidemeyecek.
Ortada büyük sorunlar var, elimizde teknolojinin nimetleri var, o sayede edindiğimiz istatistikler var, sürücülerin belini bükecek ceza yaratma ve bunu sert bir biçimde uygulama imkanı var fakat olmuyor. Bir türlü olmuyor.
Konu sorun çözme eşiğine gelince trafik konusu da çözüm bekleyen her konu gibi maalesef seçim zamanlarının tatlı vaatlerinden biri olarak kalıyor.
Şunu artık kabul etmek lazım: Trafik yüzünden artık hayat devam edemiyor, duruyor. Hep birlikte duruyoruz. Hayatımızı, yaşam enerjimizi, gücümüzü, paramızı yollarda bekleyerek harcıyoruz. Sadece yoğun saatler değil, her saat tahmin edilemez tıkanıklıklar yaşanıyor İstanbul’da.
Trafiğin başlıca sebeplerini sıralayacak olduğumuzda sorumsuz sürücü davranışı en başta geliyor, fakat araç sayısı, yol tasarımları, kentsel dönüşüm faktörü ve son bir yıldır en büyük işkencemiz olarak “maç günleri” başı çekiyor.
Maç olduğu günler erzak depolayıp eve hapsolmak icap ediyor, bilhassa Kadıköylüler uzun bir zamandır en büyük çaresizliklerini maç günleri yaşıyor. Acil bir işleri, ambulanslık durumları olduğunda kendilerine alternatif yollar arıyorlar.
Terör riski yüzünden statlara gidilen yolların kapatılması elbette anlaşılabilir. Fakat anlaşılamaz olan, yüzbinlerce insanın bir gün boyunca maç için hayatlarını durdurmasını istemek ve onları buna mecbur bırakmak.
Herkes kendine alternatif programlar yaratmayı deniyor. Elbette bu her zaman mümkün olmuyor, hayat maçın keyfine göre ilerleyemiyor çoğu insan için...
Artık tüm statların şehir dışında olması gerektiği gerçeği ortada duruyor ama o iş de kolay değil. Şükrü Saraçoğlu Stadı’nı hayatı felç etmeyecek bir yere taşıyalım desek ortalık ayağa kalkar, Kadıköy Fenerbahçe’nin evi neticede...
Fakat maç günleri yaşanan trafik işkencesine en koyu taraftarlar dahi isyan ediyordur, neticede herkesin hayatı duruyor.

Haberin Devamı

Avrasya Tüneli’ndeki “İstanbul Beyefendileri”

Haberin Devamı

Maç meselesi bir yana, her gün yaşanan delirtici trafiği “nasıl çözeriz”e geldiğimiz zaman, cevabı hayli basit aslında. Trafik kurallarına uymayanları acımasızca, yüksek meblağlar ile cezalandırmak ve bu cezaları harfiyen uygulamak, aylar içerisinde şehir hayatında büyük bir değişime neden olur.
Bakın daha yeni açıldı, Avrasya Tüneli’nden geçenler, kendilerini bir an olsun herkesin birbirine saygılı davrandığı, kanunlara harfiyen uyan medeni bir ülkede yaşıyor sanabilir.
Hız limitini geçene anında ceza kesildiği için, zaten para ödeyerek geçilen bir tünelde biraz daha belinin bükülmesini istemiyor kimse. Dolayısıyla kuzu kuzu, sakince gitmeyi tercih ediyor, risk almıyor. Daha önce aynı örneği Bomonti-Dolmabahçe Tüneli’nde görmüştük. Slalom ata ata Dolmabahçe’den tünele dalan bıçkın trafik canavarı dostlarımız bile o tünelde sakinleştirici almış gibi davranmaya başlamıştı.
Kesilen cezalar sayesinde tüm canavarları 1968 yılında Hülya Koçyiğit ile İstanbul turu atan İstanbul beyefendisi Ediz Hun’a dönüştürebildik.
Bu sistemin şehirdeki tüm yollarda uygulandığını bir düşünün...
Buradan yola çıktığımızda, çok açık değil mi: Herkes trafikte bir Ediz Hun’a dönüşebilir! Yeter ki takip ve tespit sistemi yaygınlaşsın, bel büken cezalar harfiyen uygulansın!
İçimizdeki Ediz Hun’u ortaya çıkarmak için tüm yetkilileri göreve davet ediyorum!

Yazarın Tüm Yazıları