Paylaş
Manzara şu: Bacaklarını ve kollarını mümkün olduğu kadar yayarak oturmuş, tek kolunu yanındaki sandalyeye doğru iyice açmış, boşta kalan kolu havaya kaldırıp başparmağını komiye doğru sallıyor: “Şşş, gesshene...”
Komi el pençe divan geliyor. Adamımız ekmek isteyecek “Bana ekmek getir... Şuraya bir parça tereyağı koy...”
Komi onun uşağı, kölesi ya... Kibar olmak ya da “restoran adabı”na göre davranmak durumunda değil. “Alt tarafı 19 yaşında bir komi.” Saygıyı, cümlelerin sonuna bir “lütfen”i hak etmiyor.
Trafikte birbirimizle iletişim kurarken kullandığımız “hayvan gütme” tonu ve “sen kimsin ulen” duygusundan ileri gelen senli benli iletişim modeli, hayatın her alanını kaplamış durumda.
Genel olarak toplum bireylerinin birbiriyle iletişimi sokakta bu eksende seyrediyor. Yakın ilişkilerde ise biraz daha kibar bir tona dönüşüyor ama temel niteliği değişmiyor. (Örnek: Bir yönetici, bir çalışana nadiren “siz” der. Üstelik birçok durumda aksi kabul edilebilir bir durum değilken...)
Ne yazık ki “sen-siz” ayrımını da genellikle “korku kültürü” kontol ediyor. Kendimizden yaşça büyük insanlarla ya da işle ilgili konularda iletişim kurarken kullandığımız resmi dili bir yana koyacak olursak, mecburiyetten gelen “siz” kullanımı söz konusu olunca en büyük sınav başlıyor: Kime, nerede, ne zaman “siz”; ne zaman “sen” denir?
Genellikle sen-siz meselesindeki doğal süreç şu olur: Birbirleriyle ilk defa karşılaşan insanlar, tanışma sürecinde birbirlerine “siz” diye hitap ederken, bu zamanla yerini “sen”e bırakabilir.
Bunun haricinde samimi bir ortam yakalayan insanlar doğrudan iletişime “sen” ile başlayabilir... Resmiyetin korunması gereken yerlerde bu durum hiç söz konusu olmayabilir...
Bir de küçümseme “sen”i var biliyorsunuz. Eğer bir insan sizinle “kızcağız”, “adamcağız” tonuyla konuşuyorsa, işte orada karşısındakini hor gören bir insan vardır sevgili adabını bilen Habitus okuru... Dilersen sen de senli benli bir üsluba geçerek çirkin bir savaş başlatabilir, ya da resmiyetini koruyarak dik bir duruş sergileyebilirsin.
Resmi dil: “sen”
Mutlaka siz de fark etmişsinizdir: Birbirinden yaşça farklı ama ilk defa karşılaşmış insanlardan büyük olan, küçük olana “sen” diye hitap ederken, küçüğün büyüğe yaklaşımı sizli bizli olur. Ne var ki, bir insanın dünya üzerinde yaşadığı yıl sayısı ve deneyim fazlalığı daha az yaşamış ve daha az deneyimli olanın “daha az saygın” olacağı anlamına gelmiyor.
Benzer biçimde, yöneticilerin çalışanlarıyla senli benli konuşmaları, doğru bir iletişim akışı sağlamıyor.
Sizi kontrol için durduran polisle ya da herhangi bir devlet dairesinde kişiler arasındaki 2. çoğul şahıs kullanımı da tek taraflı olmamalı.
Fakat çoğu devlet dairesinde “8 numaralı gişeye git, paranı öde, makbuzunu al, gel” dilinden bir türlü vazgeçilmiyor.
Neredeyse bu alanda “kural” bile oluşmuş dil konusunda: Çocuklar, gençler, genç görünenler, kadınlar, dedeler ve ninelerle konuşurken “sen”, “ensesi kalın” görünümlü amcayla, “kodum mu oturturum” görünümlü adamla konuşurken “siz”...
Yapılan görevler ve bulunduğumuz pozisyonlar, tanımadığımız insanlara karşı bir üstünlük sağlamıyor, senli benli konuşma hakkı vermiyor.
Yanlış mı düşünüyorum?
Paylaş