Haklı çık, gerisi önemli değil

İçinde bulunduğumuz zaman gereği, söylenen sözler bizi daha çok kaşıyor değil mi?

Haberin Devamı

Görevlerini hakkıyla yerine getirmeyenlerin hata ve eksiklerini “beyan” ile kapama çabaları, kabahati üstüne almamak için taklalar atmaları...

Çaresiz kalındığında en kritik, en olmayacak zamanlarda kadere sığınmaları... Artık bildiğimiz tüm deyimleri yeniden yazdık. Bıçağın kemiğe dayanması, sabırtaşının çatlaması ve adaletle ilgili bildiğimiz kaç tane söz varsa değiştirdik. Terörü lanetleyen siyasetçi duymak, öbür dünya ile ilgili hazırlık yapmaktan yaşadığını unutanları dinlemek istemiyoruz.

Biz dinlemesek de laf geliyor, bizi buluyor, ona çare yok. Haber kirliliği var, fakat ortalık karıştığında “olayı gerektiği kadar büyük görme” endişesi taşımayan telefonumuz, internetimiz 24 saat işbaşında.

Haber gelip bizi bulduğunda ise artık sabrın taştığı noktayı, “çok kızma” limitimizi, şaşırma seviyemizi değiştirmek zorunda kalıyoruz. Değiştirmezsek, hepimize yetecek büyüklükte bir akıl hastanesi yok çünkü. Böyle zamanlarda insan dünyadaki diğer siyasetçilerin söylemlerine, diledikleri “özür”lere daha gıpta ile bakıyor. Mesela Romney, önceki gün gizli kameraya kaydedilmiş konuşmasındaki sözleriyle ilgili olarak “zarif bir ifade değil” yorumunu yaptı.

Bu olayın bir benzeri burada yaşansaydı, herhalde Türk siyasetinde haklı çıkma sanatının eşsiz örneklerinden biriyle karşılaşmış olurduk. Sıkıntının, siyasetçinin kendi ifadesinden kaynaklanmadığını, “Memleketin iyiliği için söylenmiş birtakım sözlerin bilinçli olarak saptırıldığı” gibi safsataları dinlerdik... Hata söz sahibinin değil, kişinin hata yaptığını işaret edenin olurdu. Romney sözünün arkasında durdu, ama ifadesinin çirkinliğini kabul etti.

David Letterman’ın programına konuk olan Obama ise başkanlık için yarıştığı zaman kurduğu bir cümle kendine hatırlatıldığında, “Hepimiz hata yaparız. Bu olaydan hemen sonra, pişmanlığımı dile getirdim” diyerek yanlış yaptığını ve bunun için üzgün olduğunu tekrarladı.

Bu olayın aynısı bizde gerçekleşse ne olacağını herhalde hepimiz biliyoruz.

Haberin Devamı

Başarının anahtarı: İkna becerisi

Yüreği ağzında gezen bir toplumu yönetenler, hitap ettiği insanların “çoğunluğunu” etkileyecek ve onların gözünde eylemlerini geçerli kılacak açıklamalar yapma peşindedirler. Bir tane özür, bir tane “yanlış yaptık” itirafı çıkmaz ağızlarından.

Çünkü çok düşünmeyen insanları ikna etmek kolaydır. Üstelik şark kurnazlığı yöntemlerinin harita olarak belirlendiği ülkelerde “özür dilemek” yenilmek demektir.

İktidarından muhalefetine, hatayı, eksiği kabul etmek, çözüm üretmek yerine tüm enerjiyi haklı çıkma stratejileri için harcayan siyasilerin olduğu yerde de her gün, ama her gün sinirler tek tek cımbızla çekilir.

Hayatımızın içinde kopuk zannettiğimiz parçalar birbirine sıkı sıkıya bağlı esasında. Birinin dengesi bozulunca domino taşları gibi hepsini deviriveriyor. Kolayca sinirlenmemize, hayatın acısını en yakınımızdakinden çıkarmamıza çok da şaşırmamalı.

Birbirimize davranma şeklimizden yalnız kaldığımızda düşündüklerimize, trafikteki hallerimizden günlük alışkanlıklarımıza hepsini, her gün itina ile oynanan duygularınız yönetiyor. O duyguların sahiplerini ise, akıl ve mantık kaidelerinden, sağduyudan uzak bir hayat görüşü taşıyanlar yönetiyor.

Çözüm üretmekten aciz ve hayatını haklı/doğru olma halini koruma üzerine kurmuş adamların maç yaptığı bir stattayız sanki.

Bağırıyoruz, sesler birbirine karışıyor, uğultu olarak duyuluyor... O uğultu da sahada oynayanları pek etkilemiyor gibi görünüyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları