Paylaş
Hürriyet Kelebek’in hangi köşe yazarı evleniyor?
İşte o isim...
Sevgili Habitus okurları, sizlere bir Medyatava girizgahı yaptıktan sonra sözü hiç uzatmıyor ve bombayı patlatıyorum: Cengiz Semercioğlu evleniyor! Dört yıldır birlikte olduğu kız arkadaşı Berna’ya yüzüğü takıyor!
Evvelki gün, Cengiz’le günlük naber-nasılsın halindeyiz, pat diye “Ben evleniyorum” dedi.
Öncelikle şunu söyleyeyim, bendeniz, hayatta görebileceğiniz en saçma, en Esra-Ceyda Kardeşlervari ani tepkiler verebilen insanlardanım. Zamanında “Başınız sağ olsun” yerine “Afiyet olsun”, “İyi bayramlar” yerine “Hoş bir gün” demişliğim vardır...
Peki o gün ne yaptım? Cengiz evlendiğini söyleyince “Neee, inanmıyoruum, evleniyorsuun?? Şaka yapıyosuun, hadi ya, aa, valla mı?” diyerek sonsuza ıraksayan abuk cümlelerle dünya saçması bir tepki gösterdim! İnsan bir tebrik eder önce?! Ay, çok utanıyorum Cengiz, kurtar beni! Çok kötü hissettim kendimi!
İnsan sevindiğini böyle dile getirir mi?
Oooy, oy, laf ağızdan bir kere çıkınca da geri girmiyor ki namussuz!
Cengiz’ciğim, lafı uzatmayayım, şaka bir yana, çok çok tebrik ediyorum seni... Berna, Sabah’tan gelin geliyor Hürriyet’e, gazetenin reklam koordinatörü kendisi...
Velhasıl kelam, size mutlulukların en büyüğünü diliyorum! Uzuuuun yıllar bol aşk içinde yuvarlanasınız, yaşlandığınız zaman da Münir Özkul ve Adile Naşit’li Yeşilçam hissiyatında sevgi dolu, huzurlu seneler yaşayasınız! Güzel güzel çocuklar yapasınız!
En kötü kavganız “Turşu suyu sirkeyle mi yoksa limonla mı yapılır?” olsun...
Erkek ne zaman evlenir?
Peki, madem Cengiz-Berna izdivacı söz konusu, kadın kısmının en merak ettiği soruyu “Artık evlilik vaktidir” demiş erkek tarafına bir sorayım dedim:
“Bir erkek ne zaman evlenir?”
Cevabı çabuk ve basitti: Aşk söz konusuysa ve artık çocuk isteği dizginlenemiyorsa...
“Hemen yapacağım, derhal, malum gece!” dedi valla!
Çok sıkıldım!
? Neredeyse üç yıldır, kendi kocaman (valiz kadar) ama sapı kısacık kadın çantaları pek moda biliyorsunuz. Sap ancak elinin gireceği kadar olunca eşek ölüsü gibi çantayı omzuna asamıyorsun yani. Ya elde taşıyacaksın ya da çayda çıra oynayacaksın. Nasıl mı? Efendim, bu çantaları, tek kolu çayda çıra oynar gibi, öne doğru açıp, o kolu hafif büküp, sonracığıma, o bavul çantayı o büküm noktasında taşımasın o kadınlar. Kol bedenden önde gidiyor yani bu modelde. Kampanya önce Nişantaşı’nda başlasın.
? Bordo-kırmızımsı renk saç yasaklansın. Bir tek Leman Sam kalsın! Onunki hariç, ben ömrümde böyle çirkin saç rengi görmedim. Bir renk kimseye mi yakışmaz kardeşim. Ha, de ki, ben porselen gibi beyaz tenliyim, İrlanda kızılı bana pek yakışır, ona bir şey demem. Ama o ne renk öyle. Bordo saç mı olurmuş! Bakınız sevgili kadınlar, “farklı” olmak için boyuyorsunuz saçlarınızı patlıcanlara, günbatımlarına, kızılımsı kırmızılara. Fakat çoğu zaman farklı değil, kötü ve çirkin oluyor. Demedi demeyin, sonra başka biri derse üzülmeyin.
? Erkeklerin saç boyaması da yasaklansın. Gri saç, iyidir. Tamam, iyi boyayabilenler olabilir ama genellikle mavi oluyor o saç, mavi.
? “Aşka vaktim yok” beyanatı yasaklansın. Hele bir aşık ol bakalım, kalbin inceden hızlı hızlı atmaya başlasın, adam durduk yere rüyana girsin, aklını çelsin... Sabah sırıtarak uyan... Bakalım kontrol edebiliyor musun kendini, ayırabiliyor musun ayıramıyor musun aşka vaktini...
? “Michael Jackson’la birlikte çocukluğum da öldü” demeyin (demeyelim) artık, eh, anladık.
? Daha fazla yüksek dozda Süreyya Yalçın’a maruz kaldığımız bir yaz oldu mu bilmem. Olduysa da ben hatırlamıyorum. Kabusum oldu. Canıma yetti. Çekmeyin artık kızcağızı, bırakın gönlünce alsın bünyeye UV ışınları...
Paylaş