Gramer polisi

Lisedeki Türkçe ve dilbilgisi hocalarımız gelse, “Çıkarın kağıtları” dese, herhalde ortaya çıkan sonuç hayli sefil olurdu. Pek çok kişi, bırakın sınıfı geçecek kadar not almayı, hocaları “İyi bari, en azından Türkçe anlayabiliyorsun” dedirtecek seviyede kızdırabilirdi.

Haberin Devamı

Genellikle “ufak tefek” sayılan imla hatalarına takılmak ve hataları düzeltmek, işi doğrudan Türkçe veya dilbilgisi ile olmayanlar için gereksiz bulunur. Hatta bugünün “Bişşşşey olmaz”, “Her yol mübah”, “Bas geç” dünyasında hakikaten “bişşşş” olmuyor.
Mesajlaşmalarda, kişisel mail’lerde, iş mail’lerinde, iş ilanlarında, hatta basında, kitaplarda, televizyonlardaki altyazılarda bile kabul edilemez Türkçe hataları yapılıyor ve artık pek de mühim bulunmadığından olsa gerek, düzeltilmeyen yanlışların iyice yerleşmesine sebep oluyor.
Mesela, mesajlaşırken “şu an” a ŞUAN demeyen, bağlaç olan de’leri, ki’leri; soru eki olan mi’yi ayrı yazabilen, AYNEEEEN demeyen birini bulursanız, onu “Mavi Boncuk” filmindeki Emel Sayın muamelesi yaparak halıya sarıp kaçırın ve diğer insanlardan saklayın.
Bu imla hataları, daha doğrusu imla hatalarını görmezden gelme trendi, şüphesiz 90’ların sonunda, mobil mesajlaşma hadisesiyle başladı. Hatırlayın, mesajlaşmanın tek çaresi SMS iken, ekonomi için uzun bir metni sıkıştırırdık.
Mesajlaşma konusunda ışık hızına erişmiş başparmağımızın çıplak gözle algılanamayan seri hareketleriyle tuşlara basarak mesajı tek parçada göndermeye çalışırdık.
Şimdi ne değişti? Artık elimizde milyon tane sınırsız mesajlaşma seçeneği var ama bu defa da vaktimiz yok. “Ben” ve “de” arasına bir boşluk ekleyecek kadar vaktimiz yok, ya da ŞUAN diye bir kelimenin olmadığını öğrenmek için vaktimiz yok. Bunu ipleyen de pek yok...
Peki imla hataları gerçekten o kadar önemsiz mi? Sadece işi yazarlık olanların meselesi mi?
Hiç sanmam. Bakınız, birkaç sene önce, dünyanın en büyük DIY (Do It Yourself, Kendin Yap) tamir sitesi iFixit’in kurucusu Kyle Wiens, Harvard Business Review’a “Grameri zayıf olan insanları işe almam. İşte nedeni...” başlıklı bir yazı yazmıştı.
Wiens, tam bir gramer polisi. Türkçede delirten “bende”, “gelmiyormusun”, “şuan” gibi kelime hatalarına eşdeğer veya benzer hatalar İngilizcede de elbette var ve Wiens bu hataları yapanlar konusunda son derece gaddar.
Aslında sözlerini okuduğunuzda, o kadar da haksız olmadığını görüyorsunuz...
Diyor ki, “Dilbilgisi umurumda değil...” diyenlerin başka konularda da kolaylıkla “Umurumda değil” diyeceğini varsayabilirsiniz.
Gramer, güvenilirlik demektir, özellikle internette. Blog yazılarında, Facebook zaman tünellerinde, e-postalarda, şirketinizin web sitesinde sözleriniz, sahip olduğunuz tek şey ve sözler, fiziksel varlığınızın bir izdüşümüdür...

Haberin Devamı

Dil, pek çok ipucu veriyor

Haberin Devamı

Bakın ne kadar önemli bir cümle: Sözler, fiziksel varlığınızın izdüşümüdür... Bedenen var olmadığınız bir dünyada, yani günümüzün sosyal medya dünyasında sözler, kim olduğumuzu gösteriyor.
Bedenen var olduğunuz dünyada üst, baş, tavır, tanımadığınız insanlarla kurduğunuz iletişim, sokaktaki davranışlarınız, çocuklara ve yaşlılara yaklaşımınız veya vücut diliniz sizinle ilgili bir şeyler söylüyor da dilbilgisi neden söylemesin?
Şirket yazışmalarında “Aynen. BENDE öyle düşünüyorum. YANLIZ ŞUAN toplantıdayım” yazan bir çalışan, müşteriye “Dilbilgisine dikkat etmeyen bir şirket, pek çok detayı kaçırabilir” mesajı vermez mi?
Her nasıl bir iş görüşmesine başınıza tersten kondurulmuş bir beyzbol şapkası, altınıza yerleri süpüren bir pantolon geçirip patronun odasına “YO! ADAMIM!” diye girmiyorsanız, dilde de benzer bir yaklaşım gerekmiyor mu?
Özel yazışmalarda da aynısı geçerli. Bakın söylüyorum, bir WhatsApp grubunda, birisi sekiz yüz elli soru işareti eşliğinde “Tuzmu bibermi????”, “ŞUAN nerdesin????”, “Sendemi geliyorsun????”, “Sende geliyormusun????” yazdığında gruptaki birileri ense köklerinden ürperiyor, soğuk terler döküyor, tansiyonu düşüyor, haberiniz olsun.
Konu kadın erkek ilişkilerine geldiğinde de benzer bir durum söz konusu. Pek çok insan için dilbilgisi kurallarını iplememek insanı karşısındakinden soğutan, cazibesinden alıp götüren en büyük sebep...

Yazarın Tüm Yazıları