Gelişmemişlik belirtileri

İnsan bazen refah içinde pazar keyfi yapanları, havalı otomobilleri, kol bükümlerinde çanta taşıyan kadınlarımızı, hava açınca sokaklara dökülen kalabalıkları, bir kilometrekarelik alana üç alışveriş merkezi açılmasını, TV dizilerini-programlarını, gazetelerde çıkan “Dünyanın gözünde Türkiye”, “Liderler buluşması” haberlerini, futbol dünyasını, ortaklıkları görünce diyor ki “Hah haaay, vay be, ne çok yol yürüdük, bir 60’lara bak bir de şimdilere.

Haberin Devamı

Biz de artık çok gelişmiş ülkelerden sayılırız.”
?u noktada bir düzeltme yapmak isterim.
Hayır efendim, sayılmayız.
Neden mi?
Bir ülkenin gelişmiş olup olmadığını, belli bir kitlenin yaşam tarzına, haberlere konu olan hayatlara, dünyanın belirli bir bölgesinde “yıldızlaşmasına” bakarak değil, ancak hayatın içinden basit meseleleri irdelediğinizde tayin edebilirsiniz...
Mesela, gelişmiş ülkelerde sokakta gece yarısı kağıt mendil satmaya zorlanan çocukları göremezsiniz.
Gelişmiş ülkelerde insanlar tesadüfen yaşadıklarını, başlarına gelecek her şeyi büyük bir vakarla kabul etmeleri gerektiğini düşünmezler.
Çünkü birkaç sene sonrasını görebilirler, hayatlarını tasarlayabilirler. Hayatın pamuk ipliğine bağlı olmayan bazı matematiksel hesapları vardır. İşlerini kuralına göre yaptığında hayatın doğrusal ilerler ve bunda bir tuhaflık yoktur.
Gelişmemiş ülkelerde iki tip insan vardır: “Kısayolcular” ve “İşlerini kitabına göre yapmakta ısrar edip kısayolculara sinirlenenler.”
Gelişmemiş ülkelerde, işleri kuralına göre yaparsan kazanamayacağını düşünürsün. İlla bir kısayol bulmalı, kimsenin kullanmayı akıl edemediği o yolu keşfetmeli ve oradan gitmelisindir. Bir iş yapacaksan, iyi olman yetmez. Bir sürü “yüksek mercilerde” adam tanımalı, kayırma-tanıdık-eş dost sistemine dahil olmalı, kendini sağlama almalısındır.
Bu sistemle işlerin yürümesine herkes alıştığı için her sakallıya dedem muamelesi de hiç garipsenmez.
Doğru iş yapanın altında bile bir “hinlik” aranması, pek alışılmış bir davranış biçimidir.
İşleri de hiç öyle kitabına göre yapmaya lüzum yoktur. Çok çalışan, içi dolu iş yapan garipsenir neredeyse. Her zaman bir bit yeniği aranır.
Çünkü balona, şişirme işe pek alışmışızdır.
Ne enteresandır ki, şişirme işle gemiler yürür çoğu yerde.
“Yedirebilen” kazanır neredeyse...

Haberin Devamı

İki uçta gezinelim

Gelişmiş ülkelerde insanlar “toplu yaşama kavramına” saygı duyarlar. Sokağı kirletmekten tutun trafikteki davranışlara kadar birçok alanda gözlem yaparak ülkelerin “gelişmişlik seviyesini” anlamak mümkündür.
Bir ülkenin refah seviyesini, yollarında direksiyon sallayan sürücülerin davranış biçimine bakarak kolaylıkla anlayabilirsiniz. Karşıdan karşıya geçenlerin üzerine araç sürmek gelişmemiş ülkelere mahsus bir trafik davranışıdır mesela.
Veya sıkışık trafikte son derece pahalı bir arabanın kapısı açılıyor, sürücüsü boğazını temizleyip yere tükürüyor ve top yaptığı boş sigara kartonunu yola fırlatıyorsa, bilin ki, bunu gördüğünüz ülke, gelişmemiş bir ülkedir.
Bir ülkede, asgari ücret açlık sınırından düşükse, sorgusuz sualsiz, o ülkenin gelişmemiş olduğunu anlayabilirsiniz.
Bir yanda süper lüks yaşam içinde yüzen bir kitle, bir yanda sefalet sınırında ay sonunu getirmeye çalışan insanlar varsa ve bu ikisinin ortasında kocaman bir boşluk bulunuyorsa, o ülkeye “Merhaba Üçüncü Dünya Ülkesi. Bugün nasılsın? Hısım-akraba-tanıdık işleri nasıl, iyi gidiyor mu?” diyebilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları