Ergen hayatlar

Bazen paralel evrende yaşıyormuş gibi hissediyorum sevgili iş güç sahibi Habitus okuru. Neden mi?

Haberin Devamı

Bir yanda işsizlik, istediği işi yapamayan bir dolu genç varken, bir yanda hayal kurmayan, bir hedefi olmayan, zorluklara gelemeyen, bir dolu rahat insan... Elindeki işin en iyisini yapmakla ilgili bir derdi olmayan, hayatının her alanında “salla gitsin” duygularıyla “motive olan”...
Üstelik refah içinde yüzüyor da değiller.
Peki nereden geliyor bu rahatlık?
Ben size söyleyeyim... Gereğinden fazla uzayan “ergen hayatlardan”...
Bilirsiniz, erkekler de kızlar da anne evinden geç ayrılır. Kendi kanatlarıyla uçma dürtüsü geliştirmezler. Ailelerinin o sıcak desteğini her zaman hisseder, “Bir şey olsa bana ailem bakar” hissinin geçmesini asla beklemezler.
Mücadele, hayatta kalma savaşı, kendine hayat inşa etme savaşı olmadıkça, sevdikleri iş bile olsa ona karşı tutku söz konusu olmaz. O iş yapılsa da yapılmasa da hayat yürüyecektir çünkü. Hiçbir şeyin ucunda sefalet ya da açlık yoktur.
Bir lokma zorlanır, işte biraz üzüldüler mi mesela, hemen işlerinden istifa ediverirler. Alternatifi varken niye zorlansınlar ki... Ailenin sıcak kanatlarının altında keyifle mırıldanmak varken...
Çocukluk ve ergenlikle yetişkinliğin en büyük farkı nedir biliyor musunuz? Küçükken hayatımızı duygularımız yönetiyorken, yetişkinlik yıllarına geçtiğimizde mantık devreye girer ve kararlarımızı verirken sekiz yaşında bir çocuğun dürtüleriyle hareket etmeyiz.
Yaş ilerledikçe -tabii eğer bir çocuk ya da ergenin bir yetişkine dönüşebileceği ortam var ise- duygular hayati kararlar verirken sadece rota belirliyor.
Önemli konular, mantığımızın, sağduyumuzun kontrolüne giriyor.
Eğer ergen, hayatının sonuna kadar ailesinin tatlı kucağından kalkmıyorsa, normal bir insanın gelişim sürecini yaşayamıyor.
Bilhassa “hayatı öğrenme yaşları” olan 20’leri ailelerinden kopmadan geçiren birçok genç, yaşamının devamı için gerekli bilinci tam anlamıyla kazanamıyor.
Yetişkinlik yıllarına geldiğinde ise kararlarını bir ergen gibi, yani tamamen duygularının kontrolü altında verdiği için, yanlış yollara sapıyor... Zorluklarla karşılaştığında kolayca vazgeçiyor... Kendine iyi bir hayat kurma duygusuna sahip olmuyor... O hayat zaten var ya hani... Yok aslında da, onun aklında öyle kalmış, 30 sene boyunca ailesiyle bebeklik günlerini sürdürmekten kelli...

Haberin Devamı

Hatıralar kalıyor, duygular gidiyor

Haberin Devamı

Hayat giderek mantığın kontrolü altına giriyor diyoruz ya... Bu elbette yavaş bir süreç. Kimi zaman fark etmezsiniz bile.
Ancak eski hislerinizi hatırlamaya çalıştığınızda anlaşılır aklınızda yaşadığınız değişim.
İnanmıyorsanız deneyin: Lisede ya da üniversitedeki dalgalanmalarınızı hatırlayın... İlk aşkınızda, ilk ayrılığınızda verdiğiniz tepkileri... İlk işinizdeki üzüntülerinizi, hislerinizi...
Eminim hepsini çok iyi hatırlıyor fakat yıllar geçtikçe o zamanlar sahip olduğunuz ruh halinizi tam olarak hatırlamakta güçlük çekiyorsunuzdur.
Tarihte geri gidebiliyoruz ama söz konusu duygular olduğunda, hiçbir zaman duygularımızın bizi kontrol ettiği yıllardaki haletiruhiyemizle düşünemiyoruz.
Bilirsiniz, yetişkinler, kendi gençliklerinden bahsederken “Şimdiki aklım olsa, neler yapardım” cümlesini pek sık kurarlar...
“Şimdiki yetişkin aklı” ergenliğe taşımanın bir yolu yok ama bir yetişkin olarak ergen kalmayı engellemenin yolları var...
Burada ailelere büyük ödev düşüyor. Zira evladı hayatın kötülüklerinden korumakla hayatta kalma dürtüsünün gelişmesini engellemek arasında bir hayli fark bulunuyor...

Yazarın Tüm Yazıları