Bugünkü Habitus’a hepimizin merak ettiği esas soruyla başlayalım isterseniz: Deprem vergileri nereye gitti?
AKUT olmasa, gönüllülerin, vatandaşların çabası olmasa, Kızılay olmasa ve sosyal medya olmasa, ne yapacaktık? Görünen o ki 99’dan beri geçen 12 sene içinde hiçbir şey öğrenmemiş, bir arpa boyu yol gidememişiz. Akordeon gibi katlanarak yıkılan, “mezar ev” yapmaktan vazgeçmemişiz. İlkyardım bilgimiz yok. Deprem bölgesinde yaşamamıza rağmen asla deprem olmayacakmış gibi devam ediyoruz hayatımıza. Düşünün, bir trafik kazasında, sokakta bayılmış bir adam gördüğümüzde bile manzara değişmez: Etrafında adamı izleyen onlarca kişi görürsünüz. Bir Allah’ın kulu baygın insanı emniyet pozisyonuna getirmeyi akıl etmez. Çünkü böyle bir pozisyonu hiç duymamıştır, okumamıştır, öğrenmemiştir... Bu sayede bir insanın hayatını kurtarabileceğini bilmez. Depremzedelere ilk müdahale yapacak yetkili olmadığında ne yapacağımızı biliyor muyuz? Hayır. Peki evinizde, yatağınızın başucunda bir deprem çantası, var mı? Hayır. Şiddetli bir sarsıntı söz konusu olduğunda ne yapmalısınız, bunları öğrendiniz mi? Hayır. Kabul edin, afet konusunda sınıfta kalıyoruz. Ne yapacağımızı bilmiyor, “Nasılsa başıma gelmez” diye öğrenmiyoruz. Ders almıyor, depremi önceliklerimizin arasına bir türlü sokamıyoruz. Peki depremi ciddiye almak için enkaz altında kalmayı mı bekliyorsunuz?
Soygunculara dikkat!
Ne yazık ki “afete hazırlık” meselesinin neresinden tutsak elimizde kalıyor... “Akordeon gibi katlanarak yıkılacak olan evlerde yaşayanlar deprem çantasını ne yapsın?” diyeceksiniz, siz de haklısınız. Binaların durumu bir kenara, normal koşullarda zor ulaştığınız, bir arabanın bile zor geçtiği sokaklara deprem zamanında nasıl yardım yapılır? İyi olan şu ki, bizi yönetenler çürük binalara müsaade etmiş, yaşanmaz şehirler yaratmış, deprem vergilerimizi bilinmeyen bir diyara yollamışken, vatandaş “tek vücut” olmayı başarabiliyor. Bu depremde bir ilk yaşandı ve yoğunlukla “yönetilenler”in oluşturduğu süpergüç sosyal medya, etkisini bir daha kanıtladı. Gerekli telefonlar, yardım çağrıları ve tüm paylaşımlar Twitter aracılığıyla yapıldı. Yalnız bir konu var ki, hepimizin dikkat etmesi şart: İnsanların mutlu ya da acılı günlerini fırsat bilerek soygunculuk yapanlar da kol geziyor etrafta. Cenazelerde kolunuza yapışıp bahşiş isteyen sözde görevliler vardır ya hani, işte aynen onlar gibi. Nikah günlerini, sünnet düğünlerini, cenazeleri mesken tutan bu üçkağıtçılar şimdi de “Van’a bağış” topluyorlar. Risk almayın, yardımlarınızı Kızılay, belediyeler ve kargo firmaları aracılığıyla yapın.