Paylaş
Göreceksiniz ki, şarkının ilk birkaç saniyesiyle birlikte insanlarda genel bir tatlılaşma, bir sakinleşme... Efendime söyleyeyim, bir mayışma.
Şarkı devam ettikçe göz kapaklarının yarıya kadar indiğine şahit olacak ve herkesin yavaş yavaş sağa sola sallanmak suretiyle dünyevi dertleri unuttuğunu göreceksiniz.
Bana kalırsa bu şarkıyı bilim adamları incelemeli. Zira bu hale düşen sırf biz değiliz.
Bakınız Michel kardeşim, klibinde, şarkısının sadece bu sakinleştirici etkisini göstermekle kalmamış, kendinden geçerek şarkıya eşlik edenlerle klibi de bedavaya getirmiş.
Şu noktada kendisine “seni çakal seni” diyor, işaret parmağımı sallıyorum.
Kızdırdı
Süpermarket işkencesi: Çalışan bir insanın evine erzak alacağı tek zaman hafta sonudur değil mi?
Evet efendim, öyledir. Peki, gittiğiniz markette 10, 20, 30 dakika boyunca avaz avaz promosyon anonsları yapılan mahşersi bir ortam varsa ne yaparsınız? Elinizde ne varsa bir kenara fırlatır, oradan koşarak uzaklaşırsınız.
Kocaman bir süpermarket düşünün. Zaten kalabalığı, büyüklüğü ve gürültüsü yeter, tüm bunların üzerine mikrofonu ağzına dayamış bir adam, dünyanın sonu gelmiş, onu anons ediyor. Norveç somonu ucuzlamış efendim. İlla satacak, illa satacak; “bilgisini” veriyor. Sanırsınız kamyonetiyle ve patlak hoparlörle “patyatyes soğaaan” diye sokağınızdan geçen patates soğancı var.
Ama hayır efendim, bu, patates soğancı değil, o anlayışla ürün satmaya çalışan kocaman bir süpermarket zinciri. Kulaklarımız kanıyor haberleri yok. Vermiş elemanına mikrofonu; “bağır bağırabildiğin kadar” demiş. Peki ne oluyor?
Şu oluyor: Dakikalar boyunca sabreden bir dolu müşteri, bırakın promosyonu yapılan ürünü almayı, aldığı ihtiyaçları da bir kenara fırlatıveriyor ve marketten hızla uzaklaşıyor.
İşte, ürün satma çabası, bazen tüketici üzerinde fena ters tepiyor. Süpermarketlere duyurulur!
Düşündürdü
Dr. Maria Montessori: Geçen günlerden birinde, NTV’de, çocuk eğitimi deyince ilk önce akla gelen isim Dr. Maria Montessori’nin hayat hikayesinin anlatıldığı bir belgesel vardı. Montessori diyor ki, “Bana değil, gösterdiğim yere bakın”...
Bu cümlenin bugün artık geçerliliğini yitirdiği konusunda herhalde bana katılırsınız.
Evet, sevgili içindeki potansiyeli yeterince kullanma fırsatı bulamayan Habitus okuru. Çağ itibariyle “beni bırakın, yaptığım işe bakın” döneminin geride kaldığını üzüntüyle bildiriyorum. Zaten biliyorsunuz, eğitim sistemi itibariyle yeteneğinin olduğu konunun üzerine gitmek hayli zor. Hadi şanslısın gittin diyelim, bu defa da “Bir şey gösteriyormuş gibi yapıyorum, bir şey gösterdiğime de bir sürü adamı inandırıyorum ama esas derdim kendime dikkat çekmek”çilerle karşılaşacaksınız.
Örnekler için hiç uzağa gitmeyiniz, ister kendi iş ortamınızı düşünebilirsiniz, ister televizyon açıp programlara göz gezdirebilirsiniz, gazetelere bakabilirsiniz, internette gezinebilirsiniz...
En “Yaptığım işlerle gündeme gelmek istiyorum”cu adamın dahi eninde sonunda “Ben, ben, sadece beeeen! ön planda olayım, başka da bir şey istemem” dediğini göreceksiniz...
Paylaş