İşte, olacağı buydu. İngiliz Friedland şirketinin yaptığı araştırmaya göre yeni sosyal dünya düzenine hızla adapte olan hırsızlar, kurbanlarını Twitter, Facebook ve Foursquare’den takip ediyor, evden uzak oldukları zamanları, kullanıcıların girdiği lokasyon bilgisi sayesinde rahatlıkla takip edebiliyor.
İlgili habere göre, bu yıl hüküm giyen 50 hırsızla yapılan araştırmaya göre, hırsızların yüzde 78’i Twitter, Facebook ve Foursquare gibi sosyal paylaşım sitelerini kullanarak yeni hedeflerini belirlediklerini söylemiş. Yani sırf arkadaşlarınıza “mesaj” vermek için “I’m at Bebek” yazdığınızda mesela Beşiktaş’taki evinizin altının üstüne getirilmesi için nefis zemin sağlıyorsunuz. “Dostlar alışverişte görsün” diye hırsızlara “Evde değilim, buyurun dükkan sizin” demeye değer mi, bir daha düşünmeli. Peki önlem için ne yapmalı? Öncelikle kendi elcağızınızla “şuradayım ve şemsiyeli kokteylimi yudumluyorum” yazmayacaksınız. Twitter ayarlarınız, yazdığınız her tweet’te “lokasyon bilgisi” veriyorsa, bu ayarı da değiştirmeniz şart. Zaten inanın bana, “I’m at Bebek” deyince bunu okuyanlar “Aman Allah’ım! Bebek’te mi?? Ne kadar da müthiş ve havalı bir insan!” değil, “Bana ne senin nerede olduğundan ya!?” hisleriyle dolup taşıyor.
Yine en ağır sözler kadına!
Servet avcısı, çakal, kurnaz, “buldu adamı evlenir tabii”, “biliriz biz böylelerini”, “oh, yasla sırtını adama...” Bunlar İbrahim Tatlıses’le evlenen Ayşegül Yıldız için söylenen sözler. Bir de “erkek tarafı” için söylenenlere bakalım: “Tabii genç kadınla evlenecek!”, “Kim olsa aynını yapar”, “Tabii ki ‘taze’ olanı seçecekti!” Cinsiyetçilik nasıl içimize işlediyse artık kadın-erkek fark etmiyor, dedikodu yaparken bile paçalarımızdan akıyor. Bir kadına bu yakıştırmaları yapınca zevk alıyoruz. Peki şu hiç akıllardan geçiyor mu? Belki çok mutlular? Belki hiç bilmediğimiz ve asla öğrenemeyeceğimiz ve hatta kimseyi ilgilendirmeyen meseleler var? Bir kadın hakkında HİÇBİR bilgiye sahip değilken “ay o zaten iğrenç” türevi cümlelerle dedikodu kazanını daha çok kaynatmayı sevenleri dinlemeyi, okumayı reddediyorum ben arkadaş.
Güzel işler
Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın “kantin” kararları: Kim bilir kaç nesil öğle yemeklerinde “ekmek arası ekmek” olarak nitelendirebileceğimiz “ekmek arası patates kızartması” ile beslendi... Ekmek arası patates nedir yahu!? Hayatınızda bu kadar saçma bir sandviç gördünüz mü Allah aşkına? Neyse, bu kararları alanlara buradan kocaman bir teşekkür.
“Bize iyi kalbin gerek” fotoğraf sergisi: Türkiye’nin en çok takip edilen sosyal medya yazarları AIDS konusunda toplum bilincini artırmak üzere bir araya gelmiş, fotoğraf sanatçısı Dilan Bozyel de onları fotoğraflamış. “Bize iyi kalbin gerek” fotoğraf sergisi, 1-15 Ekim arası Taksim Metro İstasyonu yürüyen bantlar katında sergilenecek. Bu sergi, blog yazarları Miray Uçar ve Styleboom’un kurduğu “sorumlublog”un (www.sorumlublog.com) ilk projesi. Kendilerini “tüm blogger ve sosyal medya kimliklerine kucak açmış, onların da iyi kalpli katılımlarını, destek ve katkılarını bekleyen bir sosyal sorumluluk platformu” olarak tanımlıyorlar. Sosyal medyanın “sorumlu” yönünü kullandıkları için onlara da kocaman bir teşekkür!