Paylaş
Magazin dünyasını alevlendiren konunun fitili Twitter’da ateşlendi. İlk yorum, -muhtemelen bir tweet ile “magazin atışması”nın başrolüne oturacağını tahmin etmeyen- Şirin Ediger Bayülgen’den geldi. Tuba Ünsal ve Tamer Karadağlı, Bayülgen’e yanıt veren isimlerdendi.
Şimdi kimin ne söylediğini, kimin kime cevap verdiğini ve konunun çıkış noktasını bir kenara bırakalım ve tatlı su milliyetçiliğine de girmeden konuyu özetleyelim.
İmkanı olan ailelerin bir kısmı, çocuğunu koşa koşa Amerika’da doğuruyor, bunu daha önce de biliyorduk, yeni bir bilgi değil.
Sebebi, otomatik olarak kazanılacak Amerikan vatandaşlığı ile çocuğun hayatında birtakım avantajlara sahip olmasını sağlamak.
Kimi anne-babalar, uzun vadede Türkiye’nin koşullarının kendilerine ihtiyaç duydukları “garantili yaşam”ı sağlayamayacağını düşündükleri için yapıyor bunu. Onlar için doğrusu bu.
Bunun bir adım ötesi; işin esas sinir bozucu olan kısmı: Her nasıl yurtdışında ortalama-vasat bir üniversiteden mezun genç, ülkesine döndüğünde potansiyel işverende ve tanıdıklar arasında heyecan fırtınası estiriyorsa, doğum konusunda da aynı durum geçerli.
İşin içine bir “yurtdışı” lafı, hele ki Amerika girdi mi, kimi çevrelerde “hayranlık” adeta bir refleks halini almış durumda.
Mesleklerinde iyi noktaya gelmiş ve uzaklarda okumuş iyi aile çocuklarının kaleme alınan başarı öykülerinde, yurtdışı öğrenciliği kısmının nasıl altının çizildiğini, nasıl gururla tasvir edildiğini bilirsiniz.
Yurtdışında doğanların da bu özellikleri, aynı tuhaf “gururlanma” diliyle anlatılır. Bu, garip bir biçimde, övünç kaynağıdır.
Eh, bu reflekslere sahip olmak, elbette koşa koşa Amerika’ya gitme arzusu yaratır...
Ortalama ve ortalamanın üstü Türk üniversitelerinin “o kadar da havalı” algılanmadığını ve Türkiye’de doğmanın ekstra bir heyecan fırtınası yaratmadığını da söylememe gerek yok herhalde...
Yurtdışında okumak/doğmak zaten Türkiye sınırları içinde eskiden beri hayranlık sebebidir, avantajı olmasa bile bebeğini Amerika’da doğurmak isteyen, vasat olsa bile yurtdışı üniversitelerine koşa koşa giden hep olacaktır, buna şüpheniz olmasın...
Pek lüzumsuz bir tartışma
Çocuk yetiştirmekle ilgili ucu ucuna cüzdan hesapları yapan, riskli kararlar alan anne babaların gözüne soka soka “Amerika’da doğurmak ya da doğurmamak” tartışmasını uzatmak abesle iştigal aslında.
Türkiye’de milyonlarca aile çocuklarını imkanı olanların ancak “delilik” diyebileceği koşullarla Türkiye’de dünyaya getiriyor.
Genellikle ne kazanacaklarını bilmeden, iş garantileri olmadan, uzun vadede büyük riskler alarak yapıyorlar bunu. “Çocuğu veren rızkını da verir” diyorlar, rastlantıların ve yoklukların müsaade ettiği kadar hayat sunabiliyorlar çocuklarına.
Çoğunlukta vaziyet böyle iken, evlatlarına -çoğunlukla karşılaştırıldığında- hayli konforlu hayatlar sunabilenlerin, “Amerika mı, Türkiye mi” tartışmaları, açıkçası, pek lüzumsuz görünüyor.
Paylaş