Büyüklere masallar

“Ayrılan ayrılana” diyor, aşka olan inancınızı mı yitiriyorsunuz?

Haberin Devamı

Yeni bir ilişkiye başlıyor ancak geleceğinizden şüphe mi ediyorsunuz?

“Ay ben artık hiçbir erkeğe güvenmiyorum” mu diyorsunuz?

Hiç üzülmeyiniz! Kara gün dostu Habitus hızır gibi yetişti.

Sanmayınız ki artık dünya üzerinde düzgün giden evlilik, ilişki, aşk yok. Bakınız şu hayatta neler neler oluyor.

Size iki aşk hikayesi anlatacağım bugün.

Birincisi, “tekne ortamlarında da dedikodu, gıybet gırla Melike’cim, genellikle hiç öyle heveslendikleri gibi bir hayat yaşamıyor birçok deniz insanı” hikayesini anlatan Brezilyalı Maj’ın hikayesi.

Maj, 10 seneden fazla süredir teknesinde yaşayan ve dünyayı dolaşan bir arkadaşımız. 10 yıl önce Rio de Janeiro sahillerinden yola çıkıyor, maksat dünyayı turlamak. O koy senin bu ada benim gezerken yolu Tahiti’ye düşüyor. Bu adaya aşık oluyor ve bir hafta kalmaya karar veriyor...

Bir haftalık ada macerası esnasında marinada demirli diğer tekne sahipleriyle de tanışıyor ve arkadaş oluyor. Tanıştığı deniz sevdalılarından biri, erkek arkadaşıyla ortak bir tekne satın alarak dünyayı turlamakta olan Sophie.

Almanya’da bir hemşire olarak çalışan Sophie ve bir doktor olan erkek arkadaşı, mesleklerinde “pause” düğmesine basarak kendilerini mavi sulara vermişler.

Sophie, çocukluğundan beri, her gün başka bir yerde uyanmak, hiç durmadan yeni yerler görmek için yanıp tutuşuyor. Uzun zaman hemşire olarak çalıştıktan sonra erkek arkadaşıyla ortak aşkları olan tekneye varlarını yoklarını yatırıyorlar...

Denizde geçen iki ayın ardından onların da yolları Tahiti’ye düşüyor. Maj’ın teknesinin yanına demirliyorlar. Maj, Sophie’yi teknede gördüğü gün anlıyor: “Bu kadın benim sevgilim!”

Kendi kendine “Yanındaki kimdir, sevgilisi midir arkadaşı mıdır bilmem ama beni ilgilendirmiyor! Biliyorum, benim sevgilim olacak” diyor ve çiftle tanışıyor.

Tahmin edin bakalım bir haftanın sonunda ne oluyor: Sophie, marinadan sevgilisinin değil, Maj’ın teknesiyle ayrılıyor ve o günden itibaren bir gün bile ayrı kalmıyorlar.

Aradan tam 10 sene geçmiş, hikayelerini bu olay sanki dün olmuş gibi, daha ilk heyecanlarını yaşar gibi anlattılar... Ben onları yakaladığımda bir süre için karada yaşamayı denemek üzere birlikte Brezilya’ya gidiyorlardı...

Maj, ilişkileri konusunda “Büyük bir resmi tamamlayan puzzle parçaları gibiyiz” diyor, kız arkadaşının gözlerini yaşartıyor.

Bana da bunların üzerine diyecek bir şey kalmıyor!

Haberin Devamı

“Küçük” bir sorun: Birbirimizin dilini bilmiyoruz!

Haberin Devamı

İşte ikinci hikaye:

15 yıl öncesine dönüyoruz. Berna, kız kardeşi Aslı ve kocası Emre, yıllık izinlerini kullanmak üzere Uzakdoğu’ya gitmeye karar veriyorlar. ılk tercihleri Çin ancak vize konusunda aksilik yaşadıkları için ve vakit darlığından ötürü çok arzu ettikleri bu tatili iptal etmek zorunda kalıyorlar...

Emre’de bir ışık yanıyor: “Tayland’a gitsek ya! Vize istemiyor nasılsa, tek ihtiyacımız bir uçak bileti!”

Hemen ayarlamalar yapılıyor ve beş gün içinde Tayland tatili ayarlanıyor.

Uzaklarda ilk durak Phuket. Burada iki gün geçirilecek ve ardından diğer cennet adalar gezilecek.

Phuket’de bir akşam çarşıda dolaşırken Berna, bir elektronik mağazasından kendine kulaklık almaya karar veriyor. O etrafına bakınırken, mağaza sahibi,
Berna’nın kardeşi ve kocasıyla sohbet etmeye başlıyor. Mağaza sahibi, Tayland’a göçmüş ve tüm hayatını burada kurmuş bir Endonezyalı olan Eko.

Eko, Aslı ve Emre ile konuşurken Berna yanlarına geliyor. Eko, dakikasında göz koyuyor: Bir biçimde bu kızı tekrar görmeli! Yapıyor ediyor, bir biçimde nerede kaldıklarını öğreniyor...

Yalnız bir sorun var: Berna, ıngilizce bilmiyor...

Onu görecek de ne olacak, nasıl anlaşacak?

Bunu hiiiiç dert etmiyor, çünkü mağazadaki o kız aklından hiç çıkmıyor! Esas mesele bu! Hiç konuşmasın, mühim değil, sadece onu göreyim diyor ve yollara düşüyor.

*****

Akşam saatleri... Berna duşunu aldıktan sonra odasının telefonu çalıyor: O vakitler henüz anlayamadığı bir dilde birisi konuşmakta ve Berna demekte! Ne olduğunu anlayamıyor, önce yanlış numara sanıyor. Telefonu kardeşine verdiğinde ise anlıyor ki, anlaşılıyor ki Eko.

Berna’yı görmeye gelmiş...

O geceden sonra tatilinin geri kalan günlerini birlikte geçiriyor ve birbirlerine aşık oluyorlar. Konuşamıyorlar, birbirlerini anlayamıyorlar ancak biliyorlar aralarında olanı...

Sonraki iki yıl boyunca mail’leşerek, telefonlaşarak birbirlerine ulaşıyorlar. Bu sırada Berna ıngilizce öğreniyor. Her geçen gün telefon konuşmalarının süresi uzuyor. Bir gün Eko bir sürpriz yapıyor, Türkiye’ye geliyor ve Berna’nın ailesi ile tanışıyor.

İki yılın sonunda Berna ve Eko, evleniyor. Berna, Türkiye’deki hayatına, işine nokta koyuyor ve Phuket’e taşınıyor.

Çift, 15 yıldır birlikte. Maj ve Sophie gibi hikayelerini anlatırken her ikisinin de gözlerinin parladığını söylememe gerek var mı?

*****

Bunları neden yazdım biliyor musunuz? Ben her gün boşanma, ayrılık haberi okumaktan çok sıkıldım. Aslında haberlerden değil, meselenin kendisinden sıkıldım ya, neyse.

Bugün de biraz “ayrılmamış çift hikayesi” okuyun istedim...

Ayrılmamış çiftler dünyamızda yaşamaya devam ediyor, vallahi gözlerimle gördüm!

Yazarın Tüm Yazıları