Paylaş
Hatta 10 yıl önce, beş yıl önce okuduklarını da tekrar raflardan indirmeli, ilk defa okuyormuş gibi kapağını açmalı...
Bir hikayeyle farklı zamanlarda yeniden karşılaştığınızda farklı manalar çıkarıyor, bambaşka bir açıdan bakıyor, daha önce fark etmediğiniz detaylarla büyüleniyorsunuz.
Hollywood dönem dönem masalları yeniden keşfetmese çocukluğumuzda büyük aşkla bağlandığımız ve ezbere bildiğimizi sandığımız masalları durduk yere eşeleyecek değiliz...
Eşelemek lazım belki de. Okumak, tekrar anlamaya çalışmak lazım.
“Çocuk işi” değil aslında masallar, hepimiz için çok değerli. İyi bildiğimiz masallar, hayatı ilk öğrendiğimiz zamanlarda akıllara ilk çakılan değerleri anlatıyor. Bugünkü “biz”in yapıtaşları, karakterlere asla silinmeyecek biçimde yerleşmiş önyargılar, değerler...
Hepsi o masallarda gizli.
Disney’in yeni Cinderella’sında, bir buçuk saatlik eski bir masala dalmak hem nostalji hem de “masallarla büyüyen” çocuklara dair bir gözlem fırsatı yaratıyor...
Öncelikle, film pek güzel.
Kostümler, set tasarımı muhteşem.
Tam hayallerinizde canlandırabileceğiniz türden.
Dolayısıyla önce çocukluk nostaljisi yaşıyorsunuz.
Film yeni ama kişiler, görüntüler ve diyaloglar tanıdık...
Zamanda yolculuk böyle bir şey olsa gerek.
Nostalji kısmından sıyrılacak olursak, masalın “Ne yaşarsan yaşa iyi insan olmaktan şaşma” temasını anlattığı örgü, kullandığı yöntem, bakış açısı ve izlediği yol ne kadar sorunluymuş, bunu görüyorsunuz.
Küçük bir kız çocuğunun, ne görse sünger gibi içine çektiği zamanlarda Cinderella’yı defalarca okuyarak ezberlerken aklına neler girmiş bir bakalım:
? Hayatta başına ne gelirse gelsin, baş döndüren bir güzelliğe sahip olman, her zaman kazanmanı sağlar.
Sıradan olma. Her zaman bir ortamda “başları kendine döndüren güzellik” olmaya gayret et.
Biliyorsun ki güzellik şu hayatta en önemli değerdir çocuğum. Yaşlı ve güzelliğini kaybetmiş üvey anne, şişman ve kötü kalpli kız kardeşler gibi olma, aman.
Zayıf ve güzel Cinderella gibi ol, e mi yavrum.
Öyle değilsen de yapacak bir şey yok, kaybedenlerdensin.
Çirkin ama genç iyi kalpli olmak para getirmiyor evladım. Toplum seni dışlayacak. (Merhaba bir şeyleri değiştiremeyeceği öğretilmiş, pasif kalması salık verilmiş, cesareti baştan kırılmış kadınlar. Merhaba fiziksel görüntüsüyle kafayı bozmuş kadınlar.
Merhaba yaşlanma korkusu. Merhaba estetik takıntısı. Merhaba güzel olmasına rağmen kendiyle uğraşanlar. Merhaba sıfır beden takıntısı.)
? Sana kötülük yapanlara kızma. Hiç bir şey yapmana gerek yok kuzucuğum.
Olduğun yerde kal. Boyun eğmekte bir sakınca yok. Sen baş döndürücü güzellikte ve iyi kalpli olduğun için hayat sana illa bir güzellik çıkartacaktır.
Sen otur şarkını söyle ve hayatın akışındaki tesadüflere güven.
Mesela bir prens hoş olmaz mıydı, hm? (Merhaba mağdur edebiyatı. Merhaba “hiç bir şey tesadüf değildir”ler.
Merhaba “hayat bir kapıyı kaparken diğerini açar, her şey sen daha iyi ol diye gerçekleşiyor” incileri.
Merhaba kişisel gelişim zırvaları. Merhaba başına gelen her şey için kendinden başka herkesi suçlayan kadınlar.
Merhaba, hayatı boyunca “drama queen” kalacak kadın. Merhaba varlığını “bir prens tarafından kurtarılmaya” bağlayanlar.
Merhaba çıkar evlilikleri. Merhaba iyi kalpli zengin koca avcıları. Merhaba cüzdanı dolu adamdan “proje çocuk” yaparak kalan ömrünü sağlama alanlar. Merhaba.)
? Ömrünü geçireceğin insanı seçerken onunla sadece bir, hadi bilemedin iki defa görmen yeterlidir.
Eş-sevgili seçerken ilk anda hissettiklerin önemlidir, fiziksel heyecan gözünü kararttı mı, tamam oldu o iş.
İlk görüşte aşık olacağın adamı buldun, seni kutlarım. Daha doğrusu acaba o mı seni buldu tatlı pirensez, zira sen prenses olduğun için sen gitmezsin, sana gelirler. İlk buluşma süper geçtiyse direkt evlenmelisin. (Merhaba ilk görüşte aşkın peşinde ömür tüketmek.
Merhaba yanlış sebeplerle ilişki kurmak. Merhaba Susan Miller, merhaba kahve falı, merhaba majör depresyon.
Merhaba zamanla birbirini keşfettikçe buz gibi soğuyan ilk görüşte aşk mağdurları.)
Cinderella’dan hayata, kadın ve erkeğe, cinsiyetçiliğe dair daha çok ders çıkar.
Küçük kız çocuklarına Cinderella’yı “Bak kızım, hayat dediğimiz böyle bir şey değil” türü anne-baba yönlendirmeleri eşliğinde okutmak veya izletmek şartmış meğer.
Paylaş